on sekiz

3.1K 248 113
                                    

Bedenim tir tir titrerken hastaneden zar zor çıkabilmiştim. Yola atılırken insanların bana deli gözüyle baktığına emindim. Beyaz hastane elbisem ile zaten iğrenç hissediyordum. Hasta değildim ben, olamazdım. Doktorun dediği hafıza kaybı... Silinebilecek olan anılar... Hepsi bir rüyaydı öyle değil mi?

Kalktığımda Jaehyun'un yanında olacaktım belki de.

Aklıma gelen fikirle kendimi çimdikledim. Tenimi öyle sıktım ki inledim. Trafik lambası kırmızı yansa bile yola atladım. Ben, ben değilmişim gibiydi.

Ki hayatıma Jaehyun girdiğinden beri ben ben değildim ki.

Hayatım tamamen değişmişti. Bir yabancının bakışlarına, gözlerine, duruşuna ve ses tonuna nasıl bu denli hızlı alışabilmiştim bilmiyordum. Gerçi gözlerine baktığımda sanki çocukluk aşkıma bakıyormuş hissi asla kaybolmuyordu; sanki önceden bir yerde tanışmış ve bir sürü anı paylaşmıştık. Dudaklarını ilk dudaklarımda hissettiğim anı hatırladım sonra. Dünyam durmuştu.

Ancak canımı yakması uzun sürmemişti.

Bana hafızamı kaybettiğimi söylememişti. Ne zaman konuyu açsam geçiştirip durmuştu. Bedenimdeki kocaman yara izi... Hepsini beni altına almak için yapmıştı, bense aptal gibi ona tüm kalbimle inanmıştım.

Adımlarımı hızlandırdığımda evime gitmem için taksi çağırmam gerekti. Ancak ne üstümde bir para vardı ne telefonum. Yollar gecenin bir saati olduğunu belli edercesine boştu ve bu bomboşluk hissi bir yerden tanıdık geliyordu.

Gece yola çıkmış olan bir genç.

Burnunun dikine gidiyor, sevgilisinden bir süreliğine kaçmak için.

İki arabanın çarpışması.

Boşluk.

Başım ağrıdan çatlayacak gibi olmuştu. Bölük pörçük sahneleri kafamın önünden geçirirken kafama çekiçlerle vuruluyordu sanki. Ellerimi başıma koyduğumda tanıdık sesi işittim. "Taeyong!"

Ayaklarım benden hızlı davranmış ve koşmaya başlamıştım. Bacaklarımın ağrısı hızımı yavaşlatıyordu ancak ondan kaçmayı başarabilmiştim. Sokak arasına girip kaybolduğumda çıplak ayaklarıma kırık camlar batıyordu.

Nefes nefese kaldığımda gözlerimi kapattım. Beni bulmasını istemiyordum, ilk defa beni bulmamasını, beni kucaklamamasını istiyordum. Buna ihtiyacım var olsa bile kollarının altına girmek istemiyordum.

Yerde gözlerimi kapatmış otururken iki üç kadının kıkırdamasını duydum. Gözlerimi aralayıp önümdeki küçük salona baktığımda Maid Cafe yazısını gördüm.

İçerde saklanabilirdim ama içeriye beni bu halde alacaklarını sanmıyordum.

Birisi bana seslendiğinde arkamı dönmeye korktum. "Hey."

Bir süre geçtiğinde yanıma adımlamış, bense kıpırdamamıştım bile. Adam yakınıma geldikçe gerginliğim tavan yapmıştı ama korktuğumu belli edersem başımın belaya gireceğini biliyordum.

Yavaşça arkamı döndüğümde purosundan uzun bir nefes aldı. Dumanını havaya verirken yüzünde pis bir sırıtış vardı.

"Bedenin ve yüzün güzelmiş. Burda çalışman için sana 50.000$ teklif ediyorum."

the shy boy // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin