on beş

3.7K 311 142
                                    

Jaehyun beni yıkarken dudaklarımı dişliyor ve başımdaki köpükten dolayı minik bir bebeği andırıyordum.

Bana bakan gözlerindeki ışıltı bir an olsun sönmüyordu. Bu midemi kasan sadece bir nedenden biriydi. Sesi, dokunuşu, bakışları beni başka bir evrene çekiyordu. Huzurluydum...

Saçımdaki köpüklerimden suyla kurtulurken sadece boynum gözüktüğü için rahattım ancak eli karnımı yavaşça turladığında kızarmadan edememiştim.

İzin ister gibi gözlerime bakınca daha da kızardım. Hem şu an olduğumuz pozisyondan dolayı kalp atışlarım zirvedeydi. Şimdi ise piercingli kaşını kaldırmış bana bakarken zaman durmuş gibiydi.

Gözlerimi yavaşça kapatıp açtığımda onayladığımı anlamış ve karnımı okşayarak yıkamaya başlamıştı. Ardından elleri bacak arama dokunsada nefesimi tutmuş ve takılmayaya özen göstermiştim. Beni yıkadığı süre boyunca ses çıkarmamıştık, ben de bu sessizliğin sırasında kolundaki çeşitli dövmelerine bakıyordum.

Sonrasında aramızdaki sessizliği böldü. "Bebeğim... Birazdan gitmem gerek."

Dudaklarımı araladım. "Neden?"

Ki söylediğimin çok saçma olduğunu anladığımda utancımdan bir süre konuşamadım. Ben onun ne sevgilisi ne de yakın bir arkadaşıydım.

Aklıma gelen şeyle duraksadım. "Jungwoo ile alakalı..."

"O konuyu sonraya sakladık ya." dedi hafifçe gülümserken. Ancak gözlerinin içi gülmüyordu bu sefer. Jungwoo konusu her ne zaman geçse sanki kendini geri çekiyordu.

"Ben... Öğrenmek istiyorum."

"Zamanı gelince öğrenirsin." dediğinde ayağa kalkmış ve beni sudan çıkartıp bornozuma sarmıştı. Beyaz bornozu bağlayana dek nefesimi tutmuş ve becerikli ellerini izlemiştim. Kafamdaki sorular susmak bilmiyordu ancak Jaehyun susmaya kararlıydı çünkü mırıldansam bile bana bakmamıştı.

Kalmanı istiyorum diye seslenmek istiyordum. Biraz daha huzurla dolmak istiyordum. Ayrıca kendimi iğrenç hissettmemi sağlayan suçluluk duygumu kollarında bastırmak istiyordum.

Jaehyun beni giydirdi. Gıkımı bile çıkarmadım. Yine bana bebekten farksız davranırken konuşmak istedim ama yine sustum. Ancak bacağımın yanındaki yara izini görene kadar.

Hiç fark etmemiştim. Belime kadar uzanıyordu. Belli belirsiz kırmızılıklar vardı. "Bu ne?" dedim kendi kendime.

Jaehyun ise üstümü hemen giydirmiş ve yaranın kapanmasına neden olmuştu. Bense hâlâ şok içerisindeydim. Böyle bir yaram olduğunu hiçbir zaman fark etmemiştim.

"Taeyong." dediğinde ona bakmamıştım ancak dövmeli parmakları çenemi tutmuş ve gözlerimi gözlerine sabitlemişti. Gözlerimiz buluşurken gözlerinin içinden belli belirsiz bir şey geçti. Ne diyeceğini beklerken hâlâ yaramı düşünüyordum. "Bana bir söz ver."

"Ne sözü?" dedim gözlerimi kırpıştırarak.

"Yarana bakmayacaksın." dedi Jaehyun net bir şekilde.

"Ne?"

Ellerimi tutup öptü. "Söz ver. Hadi bebeğim."

"Anlamıyorum-" dediğimde anlık başıma ağrı girmesiyle hafif inledim.

"Söz ver." dedi tekrardan. Seçeneğim kalmamış gibi kabul ettim ben de. Çünkü diğer cevabı söylersem beni bırakıp gideceğinden korkuyordum.

Söz dedikten sonra burnumdan bir öpücük almış ve kalbimin delicesine atmasına neden olmuştu. Deri ceketini giyip beresini taktığında sonunda cümleler ağzımdan dökülüverdi.

"Şey... Ben de gelebilir miyim?"

İtiraz edeceğini anladığımda atıldım. "Lütfen."

Bana bakmayınca gözlerimi ve omuzlarımı düşürdüm. "Lütfen!"

Gözlerini kapattı birkaç saniye. Düşünüyor gibiydi, omuzlarımı tuttu ve boyumuzu eşitlemek için biraz eğildi. "O zaman bugün başka soru sormak yok. Tek bu şartla gelebilirsin. Uslu olacaksın Yongie."

"Oley!" Sevinç çığlığı attığımda içten bir gülümseme verdim.

Şimdi nereye gideceğimizi merak ediyordum ancak bir yanım yaramı neden bunca süre boyunca görmediğimi düşünüyordu.

the shy boy // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin