on dokuz

3K 216 274
                                    

Teklifle dudaklarım uçuklamıştı.

Adam arkasını dönüp içeri girdiğinde kalakaldım. Eve gidersem Jaehyun beni yüzde yüz bulurdu ve onunla konuşmak; yüzünü dahi görmek istemiyordum.

Güvenmediğim kollarda kalacaksam güvenmediğim bir mekanda bir süreliğine çalışıp para kazanmayı yeğlerdim. Üstelik buna ihtiyacım vardı.

Derin bir nefes alıp içeri girdiğimde hafif müzik eşliğinde sallanan bedenler, özenle servis edilmiş tatlılar ve aynı benim giydiğim hizmetçi elbisesine benzer kıyafetler gördüm; ancak farkları şuydu ki bunlar daha kısaydı ve göz makyajları çok yoğundu. Kafalarında ise temizlik tacı, bellerinde ise kocaman siyah bir kurdela vardı. Çoğu çalışan kızdı ama erkekler de vardı, bu içimin rahatlamasına neden olurken hâlâ kafam başka yerdeydi.

Acaba çok kızmış mıydı? Beni bulmaya çalışacak mıydı? Yoksa tamamen bitmiş miydi?

İki üç adım attığımda birkaç kişi bana baktı, nereye gideceğimi bilmeden lavaboya gittim ve kireç gibi yüzümü yıkadım. Ayaklarımın belli yerleri çıplak yürüdüğüm için kesilmişti. Onları bir an önce sarsam iyi olacaktı...

Tuvaletten çıktığımda karşılaştığım kişiyle başıma bir ağrı girdi.

Beni tanıdığını belli edercesine gözleri faltaşı gibi açıldı. "Taeyong?"

Arkadan toplanmış siyah saçları özenli duruyordu ve burda barmenlik yaptığını belli eden üniforma giyiyordu. Yabancının gözleri bedenimde ve bende dolanırken isimliğini okudum hızlıca. "Yuta" yazıyordu.

Nerden tanıdıktı?

"Senin burda ne işin var?" dediğinde yutkundu. "Burası sana göre bir yer değil. Hem sana ne oldu böyle? Yaralanmışsın."

Yüzünü endişe kapladığında mırıldandım. "Beni nerden tanıyorsun?"

Dudaklarını dişledi. "Boş ver. Gel ayağına bakalım. Başka bir yerine bir şey oldu mu?"

Kafamı iki yana salladığımda hafızamı zorladım ama bomboş iki üç anıdan başka bir şey bulamadım. Çok sinir bozucuydu; anılarımı bulamamam ve onlara dokunamam. En kötüsüyse bana gerçeğin anlatılmıyor oluşuydu.

Yuta papyonunu gevşetip küçük ilk yardım çantasından yara bantları çıkarttı. "Seni gördüğüme çok şaşırdım. Bir daha görüşemeyeceğiz sanmıştım. Çok değişmişsin ancak..." belli belirsiz gülümsedi.

"Gözlerindeki ışıltı hiç değişmemiş."

Ayak parmaklarımı bantlar bantlamaz ayağa kalktım. "Burada çalışıyorsun değil mi? O zaman bana yardım et. Ben de burda çalışacağım." dedim aniden.

"Ne? Dur biraz. Hayır, asla olmaz." dediğinde kaşlarımı kaldırdım. Yuta devam etti. "O buna asla izin vermemiştir. Kıskanç orospu çocuğu."

"Efendim?" dedim anlamayarak.

"Yok bir şey. Burda çalışmanı önermem Taeyong çünkü... Bak, açık konuşacağım. Bu onu deli eder bu birincisi. İkincisi ise sana tekrar zarar gelsin istemiyorum. Üçüncü olarak istersen evimin anahtarlarını veririm ve orda kalırsın tamam mı? Rahat etmen için isterse bu gece eve gelmem."

Kibar sözleriyle etkilenmiştim ancak kafamı iki yana salladım. "Seni tanımıyorum ki. Eskiden benim için kimdin ki?"

Gözlerini başka yere odakladıktan bir süre sonra gözlerini gözlerime kilitledi. "Sevgilindim."

Kalbime oturan ağırlıkla nefes alamadım. "Ne?"

Kapıdan içeri giren kızlarla konuşmamız son bulurken kızıl saçlı kız bana yaklaştı. "Bay Suh onu hazırlamamızı istedi." dedi bana bakarak. "Kaldır kıçını Yuta ve bizi yalnız bırak." japonca konuşmaları dikkatimden kaçmamıştı.

"İşi kabul ettiğini kim söyledi?"

"Ettim." dedim ayağa kalkıp kızıl saçlı kızın yanına giderken. "Bu yüzden burdayım."

"Ama..." Yuta'nın ismi çağırılmasıyla gitmiş ve iki kızla beraber kalmıştım.

"Saçların boya mı yoksa doğal sarışın sın?" dedi kızıl saçlı olan. Küçük odadan çıkmış ve onun aksine büyük bir odaya girmiştik. Siyah ağırlıklı eşyalardan en ilgi çekici olanı mücevherlerle çevrilmiş olan boy aynasıydı.

Gözleri bedenimi gezdiğinde utansamda konuşabildim. "Annem de sarışındı."

"Peki gözlerin?" dedi bu sefer. "Onlar kime çekmiş? Çok şirin duruyorlar!"

Dudaklarımı dişledim yeniden. "Anneme."

"Tamam bu kadar konuşma yeter!" dedi kısa siyah saçlı olan. "Seni bir an önce hazırlayalım. Yüzünün güzel olduğu doğru ama göz altların mosmor ve tenin kireç gibi beyaz. Aç ve uykusuz olmalısın. Önce karnını doyur. Bu arada ben Momo."

"Ben de Sana." dedi şirin gülümsemeye sahip olan. "Birini hazırlamayalı uzun zaman oldu. Öncelikle hoş geldin, bize güvenebilirsin tamam mı? Seni çok güzel yapacağız."

"Çok seksi." diye düzeltti Momo.

İyi kalplerini burdan görebiliyordum ve bu rahat hissetmeme sebep olmuştu. Bana birkaç atıştırmalık bile getirmişlerdi. Şu an olmadığı kadar huzurluydum ve çoğu şeyi unutmuştum.

🎀

Bu ben miydim?

Saçlarım yıkanmış ve özenle taranmıştı. Bakım kremi sürüldüğü için sağlıklı bir şekilde parlıyorlardı. Yüzüme bakım yapılmış ve bilmediğim kremler sürülmüştü. Dudağım olduğundan biraz daha şişkinleşmiş ama bu fazla abartılı olmamıştı. Gözlerimdeki makyajım ise ömrüm boyunca yapmadığım bir makyajdı. Siyah göz altı kalemi çekilmiş ve siyah farla gözlerim açığa çıkmışlardı. Boynuma kedi tasması takılmış; hizmetçi elbisesi giymiş ve korse bile takmıştım. Çoraplarım fileydi ve ayakkabı olarak bileğimde biten parlayan botlar giymiştim. Tırnaklarımda ise simsiyah ojeler vardı; aslında tek serçe parmağımda kedi tasarımı vardı ve bunu Sana yapmıştı.

En son olarak belime ekledikleri büyük kurdeleyle gözlerimi kırpıştırdım. "Çok garip hissediyorum."

"Kızlığımı sorguluyorum." dedi Momo. "Cidden fiziğin aşırı iyi."

"Hey, bir şeyi unuttuk." dedi Sana koşarken. Odanın köşesindeki çekmeceyi açmış ve içinden bir şey bulmuştu. "Bunsuz asla olmaz."

Kedi kuyruğu.

"Ş-Şey ben onu takamam." dedim.

"Eteğine takacak, götüne sokacak değil merak etme." dedi Momo açık açık. "Plug değil bu bebeğim." güldü.

Böyle terimleri ne biliyordum ne de duymuştum. Sadece yapmış olduğum Jaehyun ile...

Kalbim hızla çarpmaya başladı. Gerçekliğin farkına şimdi varıyordum.

"Kızardı, çok şirin!" dedi Sana.

"Bundan sonrası sende." dedi Momo ayağa kalktığında. Sana'nın elini tuttu ve gülümsedi. "Eğer bize ihtiyacın olursa şu arka odada sevişiyor olacağız."

"N-Ne?"

Sorum havada kalırken odada tek başıma kalmış ve büyük bir sessizlik olmuştu. Kalbimin hızla atışını duyuyordum artık. Dönüştüğüm kişi ben değilmişim gibiydi; çok güzel, güçlü, seksi ve baştan çıkarıcıydı. Makyajım gerçekten beni olgun göstermişti.

Şimdi çalışma zamanıydı.

the shy boy // jaeyongHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin