Kulağımı yalayan nefesle yutkunmuş; yanaklarım anında kızarmıştı.
Gözlerimi kırpıştırdım. "S-Senin ne dediğin hakkında bir fikrin var mı?"
"Sadece dene." dedi gözlerini benden ayırmazken. Elimdeki elbiseyi sımsıkı tutmaktan kırıştırmıştım. "Pişman olmayacaksın güven bana."
En zoru da buydu. Ona güvenmek; ona nasıl güvenebilirdim ki? Beni zorla öpmüş ve dokunmuştu ve bunların hiçbirinde iğrenç hissetmemiştim ama şimdi hissediyordum. Kalbim amansızca atarken ayağa kalktım.
Salondan çıkmış ve hızlı adımlarla odama gitmiştim. Elimdeki elbise ve diğer parçalarını yatağımın üstüne koymuş ve soyunmaya başlamıştım. Tenim yanıyordu; bir süre sonra dantelli iç çamaşırım hariç çıplak kalmıştım.
Elbiseyi alttan geçirecektim, sonrasında düğmelerini daha rahat kapatabilirdim. Kabarık mini eteği elimle düzeltirken kalbim heyecandan patlamak üzereydi; arzuladığım şeyi giyiyor olmak çok güzel hissettiriyordu.
İnce belimi sarmış olan elbise sanki benim için dikilmiş gibi üzerime tam oturmuştu. Elbisenin arkasında iki tane düğme ve fermuarım kalmıştı tek, onları ise nasıl halledeceğimi bilmiyordum...
Diğer takım eşyalarından uzun çorapları çıkartırken kesik bir nefes verdim. Beyaz çoraplar muhtemelen dizimde bitecekti. Onlarıda bacaklarımdan geçirmiş ve fiyonklarını düzeltmiştim. Dizlerimde şirin durmuşlardı. Son olarak sıra kedi tacına gelmişken duraksadım.
Çünkü kapı aralanmıştı.
Refleksle elimle üstümü kapattım. "Ç-Çalsana!"
Bakışları beni bulduğunda ölecekmiş gibi hissettim. Çok derin bakıyordu; elbisem, belim, dizlerim ve çapraz duran ayaklarıma. Baştan aşağı simsiyah gözleri bedenimi gezmişti.
Yanıma geldiğinde hafif geriledim. Sırtım duvarla buluştuğunda gözlerine bakamaz haldeydim.
O ise elimden usulca tacı almış ve sarı saçlarıma yerleştirmişti.
"Fermuarın için yardım edeyim." dedi arkamı dönmemi istercesine. O kadar büyülenmiştim ki dediğini yapmıştım.
Arkamı döndüğümde boy aynasından yansımamıza baktım. Uzun boylu olduğu için omzuna yetişiyordum, sırtımda gezinen elleri ise nerdeyse iki katımdı ve hepsi dövme ile doluydu. Anlamlarını merak ediyordum, öylesine yapılmış dövmeler değil gibiydi. Hepsinin bir anlamı varmış gibi hissettiriyordu.
Parmakları sıcak tenime değdikçe içimdeki bitmeyen yangın benzin atılmışcasına büyüyordu. Öyle büyüyordu ki yanacağım diye korkuyordum ama merak tarafım ağır basıyordu. Meraklıydım; tehlikeli bir biçimde. Simsiyah gözlerinin içinde ne geçiyor merak ediyordum mesela. Bana derin bakışlarının anlamı neydi, çözmek çok istiyordum.
Fermuarımı yavaş hareketlerle yukarı çekmiş ve iki düğmemi de kapatmıştı. Aynada gözlerimiz buluştuğunda gözlerimi kırpıştırdım. Aralı dudaklarıma kayan gözlerini gördüğümde bakışlarımı başka yere odaklamıştım.
Aramızdaki sessizlik büyürken ne yapacağımı bilemediğim için kısık sesle, "Teşekkür ederim..." demiştim.
Arkamdaki bedeni bana yaklaşmış ve hiç beklemediğim anda ince belimi sarmıştı kolları. Aramızdaki mesafe sıfıra inerken paniklemiştim. "J-Jaehyun, yapma"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the shy boy // jaeyong
FanfictionJung Jaehyun sevgilisinin en yakın arkadaşını tahrik etmeyi hatta ona izinsiz dokunmaya bayılırdı. Lee Taeyong ise ondan kaçmaya çalışır ancak günün sonunda istemsizce ona doğru çekilirken bulurdu kendini. ➖ fem!ty ➖ çoğunlukla smut [m] içerir. #1...