(Jungkook)
4 yıl sonra 🌠
Sizin hiç olduğunuz yerde sabit kalmaya çalışarak bir vazoyu dakikalarca havada tutmaya çalışmak gibi bir sorununuz olmuş muydu?
Benim aklımın almayacağı her türlü olay, biricik eşim ve ikizlerim yüzünden gerçekleşiyordu.
"Daha ne kadar şu vazoyu tek elimle kaldırmaya devam etmem gerekiyor?" diye sorup rahatsızca oturduğum çimlerin üzerinde kıpırdandığımda Jieun bakışlarını önündeki tuvalden ayırıp sağında oturan minik kızımızın ve solunda oturan minik oğlumuzun tuvaline göz gezdirdi.
"Jidong henüz bitirememiş babası. Boşuna kas yapmadığına göre azıcık daha dayan."
"Ben sıkıldım, başka bir şey yapalım," diyerek beni çektiğim işkenceden kurtardığını sandığım minik kızım, boyaları ellerine bulaştırıp bana doğru koşarak yanaklarıma minik ellerini yapıştırdı ve bunu yaparken oldukça keyif aldığını belirten kıkırtılar atmaktan geri kalmamıştı.
Acaba kime çekmişti?
Dudaklarımı birbirine bastırarak vazo tutmaktan uyuşan kolumu aşağıya doğru indirip vazoyu çimlere bırakırken gözlerinin içinin güldüğü kızımı koltuk altlarından tutup havaya kaldırdım.
Kahkahalara boğulan Jidong'u kucağımdan indirmeden ayağa kalkıp Jieun ve Kokoo'nun yanına ilerlerken uyuşan kolumun biraz rahatladığını hissediyordum.
Az önce Jidong'un oturduğu yerden biten resimlere baktığımda Jieun'un beni yanağımda bir öpücük ile birlikte çizdiğini fark ederek gülümsedim. Bakışlarımız birbiriyle buluştuğu anda Kokoo'nun annesinin kucağına sığınıp "Ben de vazoyu taşıyabilirim, çok güçlü değil miyim anne?" diye sorması üzerine gülmemek adına dudaklarımı birbirine bastırdım.
Jieun, Kokoo'ya sarılıp saçlarına minik öpücükler kondururken "tıpkı sana benziyor, ben güçlüyüm, ben yakışıklıyım diye dolanıyor evde," diyerek gülümsedi.
"Ama dün şeker kavanozunu taşıyamayıp kırdın," diye Kokoo'ya karşılık veren Jidong'un göz devirişi karşısında Jidong'un yanaklarını ısırmamak adına kendimle savaşıyordum. Annesinin her tavrını kopyalıyor olması ileride işkence boyutumun katlanacağı anlamına geliyordu ama ben buna fazlasıyla razıydım.
"Bir daha eve asla şeker alınmayacak zaten. Onu da nereden bulduysanız..."
Jieun bakışlarını kısıp bana birkaç saniye kötü bakışlarını atarken oğlumuz araya girdi ve kelimeleri yutarak "Jidong da oyuncak arabasını kafama fırlattı," diye kendini savundu.
Bu kez Jieun'a kötü bakışlar atma sırası bendeydi.
Muhtemelen MiNa'nın beni nezaketen davet ettiği düğünü hakkında MiNa ile konuşurken Jieun'un duyup bahçede peşime düştüğü ve hırsını alamayıp kafama çocukların bahçede bıraktığı oyuncakları fırlattığı gün ikizlerimiz bizi görmüştü.
Harika(!)
Belki de yakında Jidong da annesine katılır birlikte evde ne kadar oyuncak varsa kafama isabet ettirirlerdi!
"Ama o da benim en sevdiğim boyama kitabımı boyamış."
Pekala, sanırım bu şikayet olayının asla sonu gelmeyecekti. Bunu Jieun da fark etmiş olmalı ki "sorunları bu sekilde çözmek hiç doğru değil, birbirinizi şikayet etmek de öyle," diyerek kucağındaki oğlumuz ile birlikte ayağa kalktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Euphoria ❧ KookU
FanfictionTenimde yalnızca çilekli lipbalmını yaydığın dudaklarının izi olsun. 🍓💙🐇