(Jungkook)
Bahçede, yoga matının üzerinde dış dünyadan soyutlanmış, huzurlu ifadesi ile uzanmış Jieun'u izlemeyi bir kenara bırakıp elimdeki paket ile birlikte onun odasına geçtim. Jieun ortalıkta yokken onun için aldığım hediyeyi bir yere koymalıydım. Ne çok göz önünde olmasını ne de çok gizli saklı bir yerde olmasını istiyordum.
Bakışlarım odanın dört bir yanında hediyeyi koyabileceğim uygun bir yer ararken kapının tam önünde bana sarıldığı anı hatırlayarak dudaklarımın yukarı kıvrılmasına izin verdim.
"Sarılmanın sana iyi hissettirdiğini biliyorum," diye mırıldanıp kollarını bedenime doladığı anın sıcaklığını yeniden duyumsuyor gibiydim. İlk kez lanetlendiğimi hatırlatan kabuslarım yüzünden değil, Jieun'un bana sarıldığı gerçeği ile kalbimi kuşatan derin hisler yüzünden uyuyamamıştım.
Yüzümdeki derin gülümseyiş eşliğinde Jieun'un yatağına takılan bakışlarım, orada bir müddet duraksadı. Bir hediyeyi saklamak için en uygun yerin yastığın altı olduğuna kanaat getirip son kez hediye paketine baktım.
"Jieun bunu görünce bana bir kez daha sarılmak zorunda kalacak."
Kendi kendimi onaylayarak yatağa doğru birkaç adım attıktan sonra merdivenlerden gelen pata küte sesler yüzünden telaşa kapıldım. Önce hediye paketini tişörtümün altına saklasam da orada oluşan şişkinlik yüzünden bunun kötü bir fikir olduğuna karar verdim. Hızlı bir şekilde paketi tişörtümün altından çıkarırken bu kez elimden kayıp yere düşmesine sebep oldum. Elim ayağım birbirine dolaşmış bir vaziyette yere düşen paketi kaldırıp yatağa doğru ilerlerken gözüme ilişen elbise dolabının daha yakın olduğunu düşünerek istikametimi değiştirdim ve elbise dolabının içine girip kapısını üzerime kapattım. Telaştan hızla çarpan kalbimin sesiyle açılan kapının sesi birbiri ile yarışırken oldukça dar dolapta dizlerimi karnıma kadar çekmiş, iki büklüm oturuyordum. Duruşumu hiç bozmadan pantolonumun cebinden sarkan telefonumu yavaşça çıkardım ve biraz ışık elde edebilmek için tuş kilidini açarak ana ekran ile bakışmaya başladım. Her ne kadar rahatsız edici olsa da gelen kimse odadan çıkmasını bekleyecektim.
Ama öyle olmadı!
Her şey ışık hızında gelişti!
Az önce üzerime kapattığım dolabın kapağı açılırken beni görür görmez çığlık atan Jieun'a karşılık ben de aynısını yaptım. Üzerinde yalnızca siyah renkte dantelli sütyeni ve sporcu taytı varken başka ne yapabilirdim?
Telefon elimden kayıp giderken çığlık atmayı kesen Jieun birkaç adım geriye doğru gitti ve bununla birlikte ikimiz de kısa süreli bir sessizliğe gömüldük. Jieun'un gösterişli iç çamaşırının süslediği vücut hatları yüzünden bana doğru bir kaplan edasıyla atıldığı gerçeğini çok geç fark ettim.
"Manyak mısın sen? Yüzüne telefon ışığını tutmuş, dolabımda ne arıyorsun?"
"Bir dakika..."
Sertçe yutkunduktan sonra bakışlarımı zorlukla yüzüne çıkardım.
"Ne diyecektim? Neden buradaydım? Hatta ben kimdim?"
Beyin fonksiyonlarımda anlık bir hasara sebep olan görüntünün sahibi bu kez beni kendime getirmeye yetecek şekilde bağırdı.
"Sapık! Tişört ver oradan bana çabuk!"
Bedenine sardığı kolları yeniden dikkatimin dağılmasına sebep olsa da telaşla dolabın içinde tişört aramaya başladım. Bunu yaparken eğilmek zorunda olduğumu unutup kafamı rafa çarptım ve elime gecen ilk şeyi titrek ellerim eşliğinde Jieun'a uzattım. Bunu yaparken ona bakmamaya özen göstermiştim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Euphoria ❧ KookU
Hayran KurguTenimde yalnızca çilekli lipbalmını yaydığın dudaklarının izi olsun. 🍓💙🐇