(Jieun)
Kelimeler dilime dolanıp dudaklarımdan çıkmamak için direniyordu. Belki o iki kelimeyi söyleyip tüm yükümlülüğü Jimin'e yıksam hafifleyecektim ama yapamıyordum. Sonuçlarından korkuyordum. Onun arkadaşlığını da kaybetmek istemiyordum.
Aklım ile kalbimin çatıştığı süre boyunca merakla bana bakmaya devam eden Jimin'i daha fazla bekletmemek adına dudaklarımı araladığım sırada telefonu çalan Jimin özür dileyerek ceketinin cebinden telefonunu çıkardı. Yüzünde oluşan gülümseyiş eşliğinde telefonun sesini kıstığında bozuntuya vermeyeye calışarak "önemliyse bakabilirsin," diyerek bakışlarımı telefona sabitledim.
"Önce seninle konuşalım, YuBi'ye daha sonra dönerim," diyerek gülümsediğinde alt dudağımı ısırıp gülümsemeye çalıştım.
"Birbirinize numaralarınızı mı verdiniz?"
"Evet, dün akşam kafeye geldi ve biraz sohbet etme şansımız oldu."
"Biraz?" diyerek kaşlarımı havalandırdım.
"İşim bitince YuBi'yi eve bırakmayı teklif ettim ve bir miktar yürümek durumunda kaldık."
Duyduklarının etkisinden mi yoksa soğuk havanın içime işlemiş olmasından mı bilinmez, titremeye başlamıştım. Midem ağzıma gelecekmiş gibi hissediyordum.
"Anladım," dedim sessizce ama anlamıyordum. Anlamak istemiyordum.
"Jieun, asma suratını şöyle. Sana söylemedim diye mi tavır yapıyorsun? Telefonunu açsaydın anlatacaktım zaten."
O benimle mutluluğunu paylaşmaya çalışıyordu ben ise bencil ve aşık yanım yüzünden neredeyse ağlayacaktım.
"Ayrıca sen üşüyor musun?"
Jimin ceketini çıkarmaya hazırlanırken omzuma bırakılan mont ile birlikte omzumun üzerinden arkama doğru baktım ve Jungkook'un ciddiyet dolu suratı ile karşılaştım.
"Bu havada böyle dışarı mı çıkılır?" diyerek bakışlarını üzerimde gezdiren Jungkook arkadan dolanıp salıncağın boşta kalan kısmına yani benim sol tarafıma geçip oturdu. Bana iyice yaklaşıp elindeki siyah bereyi dikkatli bir şekilde başıma takarken ciddi tavrından ödün vermiyordu. Bakışlarımız kısa süreliğine buluştuğunda dudaklarım titriyor, ona beklenti içinde bakıyordum. Az önce bir daha benimle muhatap olmamasını söylediğim Jungkook'tan ne beklediğimi bile bilmiyordum. Kafamı bir yerlere gömüp ağlama isteği ile dolup taşıyordu ruhum.
"Jieun ile önemli bir şey konuşuyorduk."
Jungkook'un bunun üzerine gidebileceğini düşünerek elimle usulca siyah kazağının koluna tutundum ve Jungkook o an hiç beklemediğim bir şekilde koluna tutunan elimi avucunun arasına aldı ve bakışlarını Jimin'e yöneltti.
"Siz konuşmadan önce sanırım benim Jieun'a bir şey açıklamam gerekiyor," diyen Jungkook gülümseyerek bana odaklandı. "Geçen gece yanımda gördüğün kız ile aramda hiçbir şey yok. Bana inanman için ne yapabilirim bilmiyorum gerçekten ama daha fazla kendini harap etmene katlanamıyorum."
Normal şartlar altında Jungkook'un kurduğu saçma sapan cümleler hakkında bir ton laf söyleyebilirdim ama şu an ne söylerse söylesin kabul edecektim.
"Nasıl yani? Jieun neden senin yanındaki kız ile ilgilensin ki?"
Kolunu omzuma atıp beni kendisine doğru çeken Jungkook'un "bana çok aşık," dediğini duydum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Euphoria ❧ KookU
FanfictionTenimde yalnızca çilekli lipbalmını yaydığın dudaklarının izi olsun. 🍓💙🐇