34.Bölüm

8.5K 943 1.1K
                                    

(Jieun)

Gevşek bir şekilde tuttuğu kalemi sağa sola sallayıp havaya attıktan sonra gürültülü bir şekilde masaya düşmesine sebep olan Jungkook'a, ben de dahil olmak üzere yakınımızda oturan birkaç kişi daha sinirle baktı.

Teslim olmuşçasına iki elini birden havaya kaldırıp kısık bir sesle "pardon," diyerek bakışlarını bana yönlendiren Jungkook'un koluna tutunup etini parmaklarımın arasında sıkıştırdım. Çok acıtmadığımı biliyordum ama dersten kaçmak için sızlandığında gözlerimi devirip "buraya akrobatik yeteneklerini geliştir diye gelmedik," diyerek çıkıştım. İnsan içinde olmasak kafasını kıracaktım da kütüphanede arbede yaşansın istemiyordum. Sonucunda "Acımasız kız, arkadaşını ders çalışmasına engel olduğu için darp etti" diye gazetelere manşet olmak vardı.

"Ne için geldiğimizin farkındayım ama bir saattir çalışıyoruz ve ben sıkıldım."

Bana kalsa saatlerce çalışabilirdim ama tabii hayatında hiç kitap yüzü açmadığını düşündüğüm Jungkook'u fazla bilgi yüklemesine karşı korumak zorundaydım.

"Tamam, bekle burada," diyerek ayağa kalktım ve sandalyeyi çekerken çıkardığım ses yüzünden bakışları beni bulan topluluğa göz devirdim. Dikkatleri bu kadar çabuk dağılıyorsa ne yapabilirdim? Alt tarafı ayağa kalkmıştım.

Bana hâlâ dövecekmiş gibi bakan sarışın kızı es geçerek kapıya doğru ilerlemeye başladım. Fakat her adımımda kocaman kütüphanede yankılanan topuklu ayakkabılarımın sesine ben bile sinir olmuştum. Yine de sakinliğimi koruyarak tehlikeli bölgeden çıkış yaptım ve merdiven basamaklarını yavaş bir şekilde inip dış kapıya yöneldim.

Kampüste kütüphanenin biraz ilerisinde bulunan mühendislik fakültesinin kantinine giriş yapıp çok sevdiğim muzlu sütlere sıcak bir bakış attım. Içlerinden ikisini ellerime alırken üç tanesini de kucağıma sığdırmayı başarmıştım. Kasaya geçip önce elimdekini tezgaha bıraktım ardından boşta kalan elim yardımıyla kucakladıklarımı da.

Parasını ödedikten sonra benim için verdikleri poşete yerleştirdiğim muzlu sütlerle birlikte kantinden çıktım. Kütüphaneye yönelecekken bahçede Seok Jin'i gördüm. Hızlı adımlarla oradan uzaklaşmamı engelleyen ise onunla konuştuğunu fark ettiğim Taehyung oldu.

Jungkook, Seok Jin ile düşman gibiydi. Öyleyse Taehyung'un onunla konuşacak neyi olabilirdi?

Kaşlarım çatılırken bir süre öylece beklediğim yerden onları izledim. Belki keskin tepkiler gösterseler bu mesafeden konuştukları konu hakkında en azından fikir yürütebilirdim ama gözlemlediğim kadarıyla karşılıklı konuşmadan ibaret olduğunu düşündüğüm durumu dikkate almamaya çalışarak ilerlemeye koyuldum.

Jungkook'a bu konudan bahsetmeli miydim?

Gerçi Seok Jin meselesinin onu daha önce ne kadar rahatsız ettiğine tanık olmuştum.

Sanırım önce Taehyung ile konuşmalı ve Seok Jin ile neden görüştüğünü öğrenmeliydim.

Tabii, daha sonra.

Önce Jungkook'u hayatına katacağı en büyük lezzet ile tanıştıracaktım. Eve muzlu süt eşliğinde gelirse ben de yanına damla çikolatalı kurabiyeler yapardım. Bu ikilinin duygusal filmlere eşlik edebilecek en iyi seçenek olduğunu söyleyebilirdim.

Biraz önce indiğim merdivenleri sessiz olmaya özen göstererek çıktım ve tehlikeli bölgeye geçerken nefesimi tuttum. Aldığım nefesin bile kütüphanede devleştiğini düşünüyordum. Topuklu ayakkabılarımın sesinin de yalnızca bu bölgede rahatsız edici olduğuna dair yemin edebilirdim.

Euphoria ❧ KookUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin