46.Bölüm

5.7K 689 695
                                    

(Jieun)

Parmaklarımı Jungkook'un dudağının hemen altında bulunan benin üzerinde gezdirirken gülümsedim. Nedense yüzünde seyredebileceğim birçok ayrıntı varken o minik noktanın dikkatimi dağıtmasını önleyemiyordum.

Bir süredir yüzünün her köşesinde dokunuşlarımı bırakan elimi yavaşça aramızdaki ufacık boşluğa yerleştirdim. Kimse uyanmadan Jungkook'un odasından çıkmam gerektiğini biliyordum fakat bir türlü benim sevgilim olduğuna inanamadığım Jungkook'u uykusundayken izlemekten geri duramıyordum.

Dudaklarımda oluşan minik bir tebessüm eşliğinde Jungkook'un sıcacık kollarından sıyrılıp yataktan doğruldum ve kalkmadan önce çıkık ön dişlerinin göründüğü, aralık duran dudaklarının kıyısına tüy kadar hafif bir öpücük iliştirdim.

Onun asla özünde duygusal birini barındırdığını tahmin etmemiştim. Gerçi daha önce ona böylesine kapılacağımı söyleseler gülüp geçerdim.

Zamanın bizi getirdiği şu ana nasıl ulaştığımızı bilemiyordum.

Sahi tam olarak Jungkook'tan ne zaman hoşlanmaya başlamıştım?

Sanırım Jimin'in sorularından beni kurtardığı o gün... Islak saçlarıma kendi şapkasını takıp beni hüngür hüngür ağlamaktan alıkoyduğu o gün... Kalbimi ve bedenimi ısıttığı o gün başlamıştı her şey. Tabii ben uzun süre bunu kabul etmemiş olsam da her geçen gün ona biraz daha yaklaşmıştım. Her yaklaştığımda ise tıpkı Jimin'in arkadaşlığını farklı yorumladığım gibi Jungkook'un yakınlığını da yanlış anlamaktan korkmuştum.

Dudağımın kıyısında oluşan minik bir gülümseyiş eşliğinde kapıya doğru ilerledim. Kilidi sessizce çevirip kapıyı açtıktan sonra kendi odama geçtim.

Bakışlarım önce Miri'nin karnına uzanan Çoko'ya kaydı. Normalde bir kedi ve köpeğin birbirinin varlığına alışması için kokusuna falan alıştırıp zamanla aynı ortamda bulunmalarına fırsat tanımak gerekmiyor muydu? Bunlar nasıl bu hâle gelmişti?

Gülüşüm derinleştiğinde alt dudağımı ısırdım. Şu sevimli görüntü karşısında çığlık atmamak için kendimi zor tutuyordum.

Bakışlarımı zorlukla minik yaratıklardan ayırıp boy aynasına doğru ilerledim. Yağmurda ıslandıktan sonra Daegu'da duş alacak vaktimiz olmadığı için saçlarım birbirine karışmış ve maviliği bir miktar akıp boynuma falan bulaşmıştı. Şu halimle bile Jungkook bana hayranlıkla bakabiliyorsa sanırım gerçekten bana çok âşıktı.

Aptal gülümseyişim eşliğinde banyoya doğru ilerlediğimde adımlarım duraksadı. Bakışlarım yatağın ya da komodinin üzerine dikkatle bakarak herhangi bir not aradı. Seok Jin biz yokken de buraya gelmiş olabilir miydi? Ve benim hâlâ bu durumdan Jungkook'a bahsetmemiş olmam ne kadar doğruydu?

Omuzlarımı düşürerek banyoya geçip kapıyı ardımdan kilitledim. Resmen paranoyak olmuştum ama önlem almam gerektiğini biliyordum.

Üzerimdeki sarı tişörtü çıkarıp kirli sepetine attıktan sonra hızlı bir şekilde iç çamaşırlarımdan da kurtuldum. Aynadaki yansımamda boynumdaki kızarıklığı fark ederek elimi boynuma götürdüm. Jungkook'un dudaklarının bıraktığı öpücükleri sanki hâlâ oradaymış gibi hissedebiliyordum. Midemin kasılması ile birlikte aynanın karşısında çekilip duşakabine geçtim ve suyu ılık bir seviyeye getirerek kendimi suyun rahatlatıcı etkisine bıraktım.

Euphoria ❧ KookUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin