(Lee Jieun)
Uykusuzluktan kızaran gözlerimi zorlukla açtığımda başımda hissettiğim keskin ağrıya aldırmadan Jungkook'un beni saran kollarından usulca sıyrıldım. Tüm geceyi gözlerimiz kapalı ve birbirimize sarılır bir halde geçirmiş olsak da aslında ikimizin de hiç uyumadığı ortadaydı. Ben sabaha karşı düşüncelerim yüzünden uyuyakalmıştım fakat Jungkook'un ne zaman uyuduğu hakkında bir fikrim yoktu. Şimdi düzenli bir şekilde inip kalkan göğsü onun uyuduğunu gösteriyordu ve ben o uyanmadan gece planladığım her şeyi uygulamaya geçirmek istiyordum.
Usulca eğilip Jungkook'un gözlerinin önüne düşen saçlarını geriye doğru itip yakışıklı yüzünün ortaya çıkmasını sağladım ve yanağına tüy kadar hafif bir öpücük bırakıp sessiz olmaya özen göstererek sandalyenin üzerinde duran kıyafetlerimi aldım. Parmak uçlarımda salona doğru ilerleyip Jungkook'un tişörtünü çıkardım ve kendi kıyafetlerimi seri bir şekilde üzerime geçirip evden çıkmayı başardım.
Oldukça sakin olduğunu bildiğim sokaktan taksi geçmesini bekleyemeyeceğim ve bir taksi çağırana kadar Jungkook'un uyanabileceği ihtimallerini göz önünde bulundurarak Jungkook'un arabasının anahtarını almayı da ihmal etmemiştim. Arabaya doğru ilerleyerek derin bir iç geçirdim. İlk kez trafiğe çıkmayacaktım belki ama ilk kez trafiğin yoğun olduğu bir yere gideceğim için biraz endişelenmiştim.
''Senin başaramayacağın hiçbir şey yok Jieun'' diyerek duruşumu dikleştirdim ve sürücü koltuğuna geçtim.
Aslında bir saate yakın süren yolculuğun sonunda nihayet Jungkook'un daha önce ziyaret ettiği ve Chung Iseul'un kardeşlerinin yaşadığı eve ulaştığımda arabayı park edip yavaşça indim. Tüm gece neler yapabileceğimiz hakkında uzun uzun düşünmüştüm fakat Jungkook'un ruh halinin bu meseleyle daha fazla yıpranacağını düşündüğüm için umutlu olmaya dair en ufak bir ipucu aramak için tek başına gelmeyi tercih etmiştim.
Kendimi her şeyin aslında başka bir açıklaması olduğuna o kadar inandırmıştım ki yanılmaktan deli gibi korkuyordum.
Yine de tüm gece birleştirmek istediğim meselede fark ettiğim her türlü boşluğa güveniyordum. O yüzden önce Chung Iseul hakkında her şeyi bilmeliydim.
Derin bir nefes alarak eski ve küçük eve doğru ilerledim ve kapıyı birkaç kez tıklattım. Bu sırada gerginlikten saçlarımı kulağımın ardına sıkıştırmış birkaç kez de dudaklarımı ısırmıştım.
Kısa süre içinde kapıyı geçen gün gördüğüm minik kız çocuğu açtığında hafifçe gülümsedim ve başımı yana doğru eğerek ''merhaba, ben Lee Jieun. Önemli bir konu hakkında birkaç soru sormak için buraya geldim. Evde senden başka biri var mı?'' diye sordum.
Küçük kız usulca geriye doğru çekilip arkasını döndü ve ''Ablaaa!'' diye bir kez bağırdıktan sonra yeniden bana bakıp gülümsedi. ''Benim adım Geum. Ablam var evde.''
''Memnun oldum Geum'' diyerek gülümseyişine karşılık verdiğimde on dört-on beş yaşlarında bir kız çocuğu kapıda belirdi. Meraklı gözleri üzerimde gezinirken kendimi açıklamak adına yeniden ''Ben Jieun. Bir yıl önce ölen ablanız Chung Iseul hakkında birkaç soru sormak için geldim. Beni içeri alır mısınız?'' diye sorduğumda tereddüt etse de kapıyı sonuna kadar aralayan kızların ardına takıldım. Hemen girişteki koltuğun üzerine oturduğumda ''Ne içersiniz?'' diye soran miniğe karşılık olumsuzca başımı salladım. ''Sadece bir şeyler sorup gideceğim'' dedim. Oturduğum koltukta iyice küçülmüştüm. Televizyonun karşısına geçip çizgi film izleyen bir minik oğlan çocuğunun da dikkatini çekmiştim. O da şimdi kız kardeşlerinin yanına geçmiş, merakla bana bakıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Euphoria ❧ KookU
FanfictionTenimde yalnızca çilekli lipbalmını yaydığın dudaklarının izi olsun. 🍓💙🐇