29.Bölüm

7.8K 983 704
                                    

(Jieun)

"N Seoul Kulesi'ne gitmek için fazla süslü değil misin sence de?"

Jungkook'un baştan aşağıya beni süzen bakışları mor topuklu botlarımda takıldı. "O botlarla asla merdivenleri çıkamazsın ama seni kucağıma alayım diye özellikle seçtiysen orası ayrı."

Omuz silkip arabanın kapısına yaslandım ve siyah deri ceketinin altından sarkan siyah-gri kareli gömleği, siyah jean pantolonu ile oldukça havalı görünen Jungkook'a "Sanki sen böyle görünmek için özenmemiş gibi davranıyorsun," diyerek burun kıvırdım.

"Etkilendin mi?" diye göz kırptığında dudak büküp bir süre düşünüyormuş gibi bakışlarımı üzerinde gezdirdim.

"Eh işte," dedim umursamaz bir tavırla. "Biraz daha uğraşırsan belki."

Başını hafif önüne eğerek çıkık ön dişleri görünene dek gülen Jungkook, Bayan Kang'ın elindeki piknik sepeti ile birlikte bahçeye çıkmasıyla dikkatini büyükannesine yöneltti.

Bayan Kang'ın piknik sepetini Jungkook'un eline tutuşturmasını ve birkaç saniyeliğine benimle göz göze geldikten sonra Jungkook'un sırtını ovup gülerek bir şeyler söylemesini izledim. Bu mesafeden onları duyamasam da Bayan Kang'ın oldukça neşeli göründüğünü söyleyebilirdim.

"Jieun! Birbirinize iyi bakın, erken dönün!"

Bana seslenip el sallayan Bayan Kang'a aynı içtenlikle karşılık verdim. "Merak etmeyin, hava kararmadan döneriz!" diyerek sevinçle el salladım. Pamuk yanaklı kadını kendi büyükannem gibi sevmeye başlamıştım. Bay Kang ise tıpkı büyükbabam gibi mesafeli olsa da bana olan şevkat dolu bakışlarını fark edebiliyordum.

Yüzümde yer edinen buruk gülümseyişi Jungkook'un bana doğru ilerlemesi ile birlikte sildim.

"Hadi sen geç, ben bunu bagaja koyup geliyorum."

Ağır adımlarla sürücü koltuğunun hemen yanına yerleşip emniyet kemerimi dikkatli bir şekilde taktım ve sıkıntılı ruh halimi gidermek için saçlarıma taktığım mor ipten örgü tutamı ile oynamaya başladım.

Jimin'i göreceğim için -daha doğrusu Jimin'i hoşlandığı kız ile birlikte göreceğim için- huzursuz hissediyordum. Jimin'e ilk kez bir arkadaş gibi bakmayı deneyecek, zamanla bu histen kurtulacaktım. Hem Jungkook'un bu konuda bana yardımcı olacağından şüphe duymuyordum. Beni ağlamanın eşiğinden nasıl kurtardıysa yine aynısını yapabileceğine inanıyordum.

Düşüncelerimi bölmeme sebep olan, sürücü koltuğunda yerini alan Jungkook, gözünün önüne düşen serseri saçlarını kulağının ardına sıkıştırıp dikiz aynasını kendine doğru çevirdi ve görüntüsünü kontrol etti. Egoist beyimizin yansımasını oldukça beğendiği apaçık ortadaydı. Yüzüne yayılan çapkın gülümseme bunu kanıtlar nitelikteydi.

"Seninle ilk kez bir gezintiye çıkıyoruz, nasıl hissediyorsun?"

Arabayı çalıştıran Jungkook bana doğru kısa bir bakış attı, dudakları yukarı doğru kıvrılmıştı.

Ne dememi bekliyordu ki?

Yolun sonu, Jimin'i kaybettiğimi açıkca gözlerimin önüne serecekti.

"Oraya gitmek için can attığım söylenemez," dediğimde başını olumlu bir şekilde salladı. "Ben de öyle düşünmüştüm," dedi gülüşü derinleşerek. "Eve erken dönüp Sünger Bob izlemeye devam ederiz belki? Hmm?"

"Bir süre sonra esnemeye başladın. Sünger Bob sevdiğine emin misin?" diye sordum. Burun kıvırsam da bu konuşma nedense içten içe huzursuzluğumu gideriyordu.

Euphoria ❧ KookUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin