Euphoria ❧ KookU

57.Bölüm

(Lee Jieun)

YoungHa'nın teyzesine ait olan evin zilini çalan Taehyung'un hemen ardında Jungkook'un elini tutmuş sabırsızlıkla kapının açılmasını bekliyordum.

Jungkook'un bakışlarının tamamen kapıda olması, sanki kaçacakmışım gibi elimi sıkıca tutmuş olması gergin olduğunu ortaya koyuyordu. Gözüyle görmeden kızın yaşadığına hâlâ inanamıyordu. Haklıydı da. Bir yıldır aslında hiç suçu olmayan bir olay yüzünden resmen kendine azap çektiriyordu. 

Kısa sürenin ardından kapıyı YoungHa açtığında şaşkın bakışları Taehyung'u buldu. ''Ne işin var senin burada?'' derken sesi oldukça endişeli olduğunu ortaya koyuyordu. Muhtemelen Jin onu bir daha Taehyung'u görmemesi konusunda tehdit etmişken karşısında Taehyung'u görmek onu dehşete düşürmüştü. Gerçi asıl görmesi gereken kişiyi henüz fark etmemişti. Mümkünmüş gibi elimi daha sıkı kavrayan Jungkook'u.

''Yaşıyor gerçekten.''

Jungkook'un mırıltısı kulaklarıma dolduğunda bir anlığına ona döndüm ve yüzünde oluşan dinginliğin hemen ardından öfkeyle kaşlarını çatması beklediğim bir durumdu.

''S-sen... Sen beni nasıl buldun?''

Nihayet YoungHa, Jungkook'u fark ettiğinde birilerinin ortamı yatıştırması gerektiğini düşünmüş olmalı ki Hoseok içeri girip uzun uzun konuşmamız gerektiğine dair bir şeyler söyledi. YoungHa ise çekinir bir ifadeyle bizi içeri almayı kabul etti. Bakışları Jungkook'un üzerindeyken sertçe yutkunduğunu ve bakışlarını kaçırdığını fark ettim.

Krem rengi köşe koltuklarına geçtiğimiz ferah salonda süren sessizliğin ardından ''tek bir şey soracağım neden böyle bir şey yaptın?'' diye soran ilk kişi Jungkook oldu. Hala YoungHa'ya büyük bir hayal kırıklığı ile bakıyordu. ''Bunca zamandır vicdan azabıyla yaşıyor olmam seni hiç mi rahatsız etmedi?''

''Mecburdum,'' diyen YoungHa bakışlarını kucağında birleştirdiği ellerine düşürdü. ''O gece eğer Jin'in planına dahil olmazsam erkek kardeşime zarar verecekti. Kardeşimin cebine gizlice uyuşturucu paketi yerleştirmişti. Onu gözden çıkaramayacağım için senin için kurduğu oyuna dahil oldum.''

''Kardeşin yerine baska birinin hayatını mahvettin," dediğimde YoungHa dudaklarını ısırıp derin bir iç geçirdi. "O an mantıklı bir seçeneğim yoktu," dedi, başını iki yana olumsuzca sallarken. "Jin'den korkuyordum. Baksanıza bilmeden geçiş yaptığım üniversitede bile sırf Jungkook var diye beni zorla buraya gönderdi. Yine bilmeden arkadaş olduğum Taehyung, sırf Jungkook ile de arkadaş diye Taehyung ile görüşmemi de engelledi. Üstelik sokağa kendisi gibi zorba arkadaşlarını bile yerleştirmiş."

"Ben de yaşadığını bilmediğim bir kız yüzünden bir senedir acı çekiyorum," diye mırıldanan Jungkook histerik bir şekilde güldü. "O gece tek kadehte sızacak kadar sarhoş olmamın sebebi de sendin değil mi? Anlatsana tam olarak neler oldu? Nasıl plânladınız her şeyi?"

"Özür dilerim. Sana ismimin Chung Iseul olduğunu söylememi Jin istedi ve ben de öyle yaptım. Seninle konuşurken içkine bir tür madde ekledim. Ne olduğunu bilmiyorum ama yaklaşık yarım saat kadar sonra seni bir süreliğine bayıltacak türdendi. Yoldayken ben hiç uyumadım. Sadece senin kendini kaybetmeye başlamanı ve arabayı kenara çekmeni bekledim." YoungHa derin bir iç geçirip dudaklarını ıslattıktan sonra nefretle ona bakan Jungkook'tan bakışlarını çekti ve geri kalan kısmı halının desenlerine bakarak anlatmayı sürdürdü. "Ben arabadan inmek istediğimde sen peşimden geldin ve aramızda bir tür tartışma başlattım. Telefonumu kafana geçirmek üzereyken sen beni refleksle ittin. Ama kendini de kaybetmek üzereydin. Bilerek yere düştüm ve sonra senin bedenin yere yığıldı. Üzerimde bir tür takip cihazı taşıyordum. Oraya Jin geldi ve saçıma, alnıma kırmızı bir boya sürüp yerde yatmamı istedi. Gerisini biliyorsun zaten. Sen beni öyle görünce hastane bahçesine bıraktın. Sen gittikten sonra Jin gelip beni aldı. Sonradan öğrendiğime göre zaten hastanede yoğun bakımda yatmakta olan ve yaşama şansı çok düşük olan "Chung Iseul" ismini kullanmasının sebebi senin onu öldürdüğünü sanmanmış. Böylece senden intikam alacakmış."