AV KİM? AVCI KİM?

11.5K 304 259
                                    

İşte gölgelerde saklanan sırlar bir-biri ardına ortaya çıkmaya başladı. son yıldız ruhu da uyandı ve İnsanlık artık kaderini belirleyecek olan yol ayrımına girdi. Ya ölecekti ya da kurtuluşa erecekti. Her şey iki yıldızın ellerinde mi hayat bulacak.

“Agustin ölmeye hazır ol, ROOAĞH!” Dedi Uray iblis formunda. Şu an tek istediği intikam almaktı. Her şeye kendisinin sebep olduğunu düşünüyordu ve bunu değiştirmek için elinden geleni yapmak istiyordu. Ölü zannettiği arkadaşlarının intikamı yüzünden mantıklı düşünemiyordu. Eğer şu an kendisinin bu halini görmüş olsaydı başından vurulmuşa dönerdi.

“Demek yıldızın gücünü uyandırmayı başardın... Herkes derhal savaş zırhlarını kuşansın. O buradan giderse hepiniz ölürsünüz!” Diye bağırdı Dante. Bir yıldız Uray'dı ve farkında olmadan zihnindeki konuşma sırasında onu uyandırmayı başarmıştı. İblislerin insanlardan tek farkı vücutları daha gelişmiş ve güçlü. Zeka seviyeleri hiç gelişmemiş düzeyde o yüzden iç güdülerinden öteye geçemiyor zekaları.

İnsanlar kendilerinden fiziksel olarak gelişmiş bu canlılara ilk zamanlarında hiç bir şey yapamıyordu. İlk bir ayda tam bir milyar insan öldürmüşlerdi. Herkes o zamanlar korkuyla ölümlerini beklerken ilk Başkan Arthur, insanların savunması için savaş zırhları adında bir proje hazırladı. Bu projeyi mühendislere ve yönetim kuruluna gösterdiklerinde herkes büyük bir şok ve sevince kapılmıştı. Savaş zırhları son teknoloji silahlar ile donatılmış ve büyük bir savunma  gücüne sahip zırhlardır.

Zırhlar ilk zamanlarda saldırıdan çok savunma amaçlıydı. Zamanla zırhlara eklenen saldırı gücü ile büyük bir avantaj sağlandı. Sağlanan bir avantaj olduğu kadar büyük bir dezavantaj da vardı. Zırhların işlemcisi çok geç yükleniyordu ve bu çok büyük bir zaman kaybıydı. Şu son yıllarda sürümleri yükseltilmiş olsa bile hala arada beş dakikalık bir bekleme süresi vardı. Beş dakika az görünebilir ama bir savaşta, ölümle yaşamı birbirinden ayırmak için yeterde artar.

Uray yanındaki askerlere saldırıp tek darbede onları öldürüyordu. Tam beş dakika olmuştu ve orada bulunan askerlerin yarısından fazlası ölmüştü. Hepsi Uray'ın yumrukları ya da ayaklarının altında ezilerek olmuştu. Dövüş bu şekilde ilerlerken içerinden savaş zırhları ile çıkan askerler, hemen Uray'ın etrafını sardılar. Etrafındaki askerlere bakıp kükreyen ve saldıran Uray, ne yapsa da çemberden kurtulamamıştı.

“Saldırsanıza ona sizi ahmaklar!”  Diye bağırdı onlara yukardan olayları izleyen Dante. Askerler gelen emirler üzerine çemberi daha da daraltmaya başladı askerler. Darlaşan alan yüzünden askerlerin kollarında ki plazma ışınları ile Uray için büyük bir tehlike oluşturma başladı. Bundan kurtulmayı başaramazsa eğer birazdan bir kıyım gerçekleşecekti.

“Öldür... hepsini öldür... intikam... hiç kimse sağ kalmayacak" Diye zihninde aynı kelimeleri tekrar eden Uray sağlıklı düşünemiyordu. Eğer biraz olsun odaklansaydı , şu an bir iblisin formunda olduğunu anlardı. Gür bir savaş çığlığı atan Uray'ın sesi tüm kalede yankılandıktan sonra hızla yan tarafındaki askere saldırmaya başladı. Asker savaş zırhının savunmasını maksimum seviyeye getirdi ve tam çarpışmaya hazırlanıyordu ki, Uray aniden yumruğunu arkasına savurdu. Bu süpriz  saldırıyı beklemeyen arkadaki askerler gelen yıkıcı saldırıyı savuşturamadılar ve havada ters taklalar atarak yirmi metre geriye uçtular.

Çemberin bozulmasından yararlanan Genç adam, hemen kalenin duvarlarına doğru koşmaya başladı. Duvarlar güçlendirilmiş metallerden yapılmış olsa da Uray’ın yumruklarına dayanamayıp bir-bir yıkılıyordu. Askerler ise bu durum karşısında şoka girmişlerdi. Bu laboratuvar benzeri çalışma alanı onlarca iblise ev sahipliği yapmıştı ama hiçbiri bu duvarları parçalayıp geçememişti.  Ne tepki vereceklerini bilemeden öylece Uray'ın gidişini izleyebildiler.

SONRAKİ DÜNYAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin