Jack ortadan kaybolduktan bir süre sonra şaşkınlığım yavaş yavaş sırıtmaya dönüştü. Bu daha sonra da görüşeceğimiz anlamına geliyordu. Şapşal şapşal sırıtmaya devam ederken topuklu ayakkabıların koridorda çıkardığı tok sesleri duydum. Bu beni hayal dünyamdan kurtarırken seslerin tersi yönde koşmaya başladım. Bu saatte yatakhanede olmalıydım.
Tanınmamak için kapüşonumu kafama geçirip koşmaya devam ettim. İlk sağa saptım ve böylece hiç tanımadığım bir koridora gelmiş oldum. 2 metre ötemde paslanmış turuncu renkli bir kapı dikkatimi çekti. Düşünmeye bile fırsat bırakmadan seri hareketlerle içeri girdim ve kapıyı yavaşça kapattım. Bu eylem çok değerli birkaç saniyeyi kaybetmeme neden olsa da sonuç olarak yerimi belli etmemiştim. Kulağımı kapıya yaslayarak bir süre sesleri dinledim.
Beni kovalayan kişinin yeterince uzaklaştığına emin olunca nihayet arkamı dönerek bulunduğum yeri incelemeye başladım. Panolardaki yazılar ve deney masalarına bakılırsa biyoloji labarotuvarındaydım. Garip bir şekilde okulun tamamını gezmiş olsam da bu kısma uğramamıştım.
Düşünmem gereken şeyler vardı. Şu anda yatakhaneye gidemezdim çünkü biri beni yakalarsa disiplini boylardım. Saatimi kontrol ettim 9.33. Kontrolün 10'da olduğu düşünülerse daha vaktim vardı. Laboratuvar masalarından birinin üstüne oturdum. Bir şeyler düşünmek istiyordum ve tahmin edin ne oldu? Aklıma ilk gelen şey Jack'ti. Şaşırtıcı değil.
Beni asıl şaşırtan Jack'in bir anda çıkagelip beni kurtarması değildi tabi. Benimle ilk defa doğru düzgün konuşmuştu! Kızlara da beni beklemedikleri için kızgındım. Bir de şu gizemli-topuklu ayakkabılı-psikopat kadın vardı tabi. Neden beni kovalama ihtiyacı duymuştu ki?
Kapının açılma sesini duyduğum anda hayallerimden kurtuldum ama o anki şaşkınlıkla hiçbir yere kıpırdayamadım. Sarı saçlar görüş alanıma girdiğindeyse daha büyük bir şok yaşadım. "Max?" dedim afallamış bir ifadeyle. Kapıyı kapatırken benim orada olduğumu yeni anlamış gibi bana döndü."Amy?Burada ne işin var?"
"Emm, çok iyi bir soru," etrafıma bakındım."Ya okulu geziyordum işte."dedim umursamaz bir tavırla. Masanın üzerinden atlayıp, "Sen ne yapıyorsun?"
"Ben mi," Max bir şeyi anlatıp anlatmamakta kararsız kalmış gibiydi. Sonunda pes etti."Her akşam gelirim buraya."dedi yanıma gelerek.
"Neden ki?" diye sordum. Kafam karışmıştı.
"Düşünmek için." diye cevapladı duvara bakarak. Benimle göz teması kurmaktan kaçınıyor gibiydi. Garip.
"Neden düşünmek istiyorsun ki?" diye saçma bir soru sordum ama bunu anladığımda çok geçti.
"Hareketlerimi, bok gibi hayatımı, Christina'nın bir sonraki hamlesini ve çoğunlukla," derin bir nefes alıp gözlerini gözlerime odakladı.
"Seni."
"Beni mi?" diye sordum şaşkınlıkla.
"Seni." diye cevapladı.
Ensemi yakalayıp bana yaklaşmaya başladığı sırada sözlerinin etkisiyle donup kalmıştım. Ama yüzünün benimkine temas etmesine saniyeler kaldığı sırada kendimi toparlayıp onu ittim.
"Ne yaptığını sanıyorsun?" diye sordum yumuşak bir sesle.
Hemen elini çekip benden uzaklaştı. "Üzgünüm, kendimi biraz kaptırdım."
Çok da üzülmüş görünmüyordu.
Gözlerim saatime kaydığında oturduğum masanın üzerinden düştüm. 9.52 mi!
Ayağa kalkıp koşmaya başladım. Kapıyı açtıktan sonra arkadan Max'in sesi geldi,"Bekle, nereye gidiyorsun?"
"Kontrol!" diye bağırdım sadece cevap olarak.
Koridora çıktığımda ışıkların çoktan kapandığı gördüm. Yeşil gözlü vampirler adına, gerçekten mi! (Saçmaladım farkındayım sjsjs)
Elimi sağ duvara koyarak yolumu bulmaya çalışıyordum ama sonuç trajikomik bir şekilde başladığım yere geri dönmemdi. Artık ne olursa olsun mantığıyla koşmaya başlamıştım ama yolum duvara çarpmamla kesildi. "Ah!" Kafamı duvara çok pis vurmuş olsam da bu sesin benden çıkmadığını anlayamayacak kadar beyin hücrem ölmemişti. Üstelik ses tanıdıktı. Baya.
"Sammy?" diye sordum hayretle. "Senin yatakhanede olman gerekmiyor muydu?"
"Evet, gerekiyordu. Taa ki Dorothy beni arayıp seni bulmam için yalvarana kadar." Gözlerini devirdi.
"O zaman, ne yapmamız gerekiyor?" diye sordum.
"Plan şu. Seni odana bırakacağım. Sonra kendi odama gidip güzel bir uyku çekeceğim. Yoksa sabah kalktığımda agresif olabilirim ve bu birilerini kötü etkiler." Birileri kısmında bana imalı bir bakış atmıştı.
"Yanına fener alacak kadar zeki olduğunu umuyorum." dedim alayla.
"Tabiki de, ne sandın?" dedi o da alayla karşılık vererek. Feneri abartılı bir şekilde çıkardı ve düğmesine bastı.
Fener çalışmayınca nasıl şaşırdığımı tahmin edersiniz.
Ve tabi orada ona el hareketi çekmemek için kendimi nasıl zor tuttuğumu da.
Ama bu isteklerimin ikisi de ışığımızın olmadığı ve zamanında yetişmemizin imkansız olduğunu anladığım zaman geçti.
"İşte şimdi sıçtık." diyerek durumu özetledi Sammy.
Sammy'nin telefonu çaldığı sırada amaçsızca yürüyorduk. Dorothy'ydi.
"Neredesiniz!" diye cırladı anında. Sammy bana gergin bir bakış atıp konuşmaya başladı. "Hayatım şimdi şöyle oldu, ben yürüyordum-"
"Saçmalayı bırakıp sadede gel Sam." diye cırladı. Sammy iç çekip, "Fenerim bozulmuş." dedi.
"Hayatım, biriciğim, aşkım... Senin telefonunun feneri yok mu?" diye sordu Dorothy sabırsız bir şekilde ama yavaşça.
"Ha, ne? Ya ben aşkımdan sonra koptum bir tekrar etsene." dedi uyuşuk ve yavşak bir tavırla. Bense gözlerimi devirip telefonu aldım ve,"Hallettim!" diye bağırıp feneri açtım.
Benim yatakhaneme yakın bir yerdeydik ve yolu biliyordum. Sağ, sol, düz derken nihayet yatakhaneye vardık. Sammy'ye teşekkür edip hızla odaya girdim. Dorothy hafifçe gözlerini aralayıp tekrar kapattı ama ben olduğu anlayınca gözlerini tekrar açıp gelip bana sarıldı.
"Senin telefonun sende olduğu için hiçbir telefonu teslim etmedim. Yoksa şüphelenirlerdi. Eminim onları toplaması için çoktan birini yollamışlardır." Omuz silkti.
"Bu kadar basit mi? Yani telefonları vermezsek onları toplamak için birini mi gönderiyorlar?"
"Büyük ihtimalle bize bir günlük bulaşık yıkama ya da kütüphaneye temizleme gibi küçük bir ceza verirler. Önemli değil." dedi umursamaz bir tavırla.
"Saçmalama," diye itiraz ettim."Benim yüzümden ceza almanıza izin vermem."
"Önemli değil demiştim Amy," dedi."Bunu çoktan konuştuk bile. Herkes sana yardım etmek istiyor." Onunla daha da tartışırdım ama buraya gelen ayak seslerini duyunca ayakkabılarımı çıkarıp yatağın içine girdim. Dorothy çoktan horlama taklidi yapmaya başlamıştı. Sonra gözlerini açıp bana göz kırptı ve taklide geri döndü.
O gün gördüğüm son şey Mrs. Daisy'nin yüzü oldu ve sonrası kocaman bir boşluk.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampirler Okulu
Vampirosİçeriye girdiğimizde Jack, "Bana borçlusun." dedi. "Neden ya? Sadece teşekkür etsem olmaz mı?" diye sordum yakınarak. Başını iki yana salladı. "Zamanı geldiğinde hatırlatırım." dedi. Durdum. O yürümeye devam etti ve bir süre sonra karanlık koridorda...