-15-

466 35 26
                                    

Jordan, masaların tekinde sarışın bir kızla oturuyordu. Yüzü dağılmıştı ve her tarafı morluklarla kaplıydı. Kız yaralarına pansuman yaparken, Jordan ağzı beş karış açılmış olan beni nihayet fark etti. "Amy?"

"Sana ne oldu böyle?" diye sordum şaşkınlıkla. "Kavga ettim," dedi sıkkın bir tavırla. "Artık kiminle kavga ettiysen," dedim "kavga" kelimesinin üstüne bastırarak. "Seni iyi bir benzettiği kesin." Şaşkın halimden eser kalmamış, sırıtarak onunla dalga geçiyordum. Başını utançla eğince yanına gidip sarışın kızı kovdum. Mızmızlansa da bakışlarıma daha fazla dayanamayıp oflayarak yanımızdan uzaklaştı.

Kızın elinde zorla aldığım pamuğu alnındaki yaraya değdirdiğimde acıyla inledi. "Telaş yapma," diye mırıldandım. Sesim onu rahatlatmış olacak ki sıktığı omuzlarını serbest bıraktı. Aynı ses tonunu kullanarak sordum. "Bunu sana kim yaptı?"
"Ja-" İrkildi. "Bunu söylememem gerekiyor."

"Neden ama?" diye sordum mızmızlanarak. "Bana her şeyi söyleyebilirsin. Biliyorsun değil mi?" Saçlarıyla oynuyordum, bu herkesi rahatlatırdı. "Biliyorum," diyerek kafasını telaşla salladı. Sanki "hayır" derse onu bırakacağımdan korkuyormuş gibiydi. Derin bir nefes aldı. "Jack."

Konsantrasyonum dağılırken "Hangi Jack?" diye sordum. Sesim artık eskisi gibi büyüleyici çıkmıyordu. "Bunu sana söyleyemem," dedi. Gerildiği belliydi. Söylemesi gerekenden fazlasını söylediğini düşünüyordu. "Jack Nightson'dan mı bahsediyorsun?" diye sordum sert bir sesle. Başını asla anlamında iki yana salladı. Pekala, o sesi kullanmadığım sürece konuşmayacaktı.

Oturduğu sandalyenin önünde diz çöküp ellerini tuttum. "Bunu sana yapan Jack'in soyadı neydi?"

"Asla söyletemezsin," dedi emin çıkmasını istediği belli olan bir sesle. Halbuki sesi daha çok biraz daha ısrar edilirse ötmeye başlayacak biri gibi çıkıyordu ve benim yapacağım da tam olarak buydu.

"Jordan," diye mırıldandım elimle yanağını okşayarak. "Hı hı" gibi bir ses çıkartarak gözlerini kapadı. "Hangi Jack?" diye tekrar sordum sabırla. "Nightson," diye azıcık bile direnmeden cevapladı. Tekrar irkildim ama sorularım henüz bitmemişti ve cevaplarımı alana kadar pes etmeye niyetim yoktu. "Neden peki?" diye sordum. Söylemek istemediği belli oluyordu. Biraz daha itelenmeye ihtiyacı vardı. "Neden kavga ettiniz?" diye sordum, sesimi biraz daha yumuşatarak. Kararsız kaldığı belli oluyordu. Sonunda derin bir iç geçirerek söze girdi. "Senden uzak durmamı söyledi. Ama yapamıyorum." Gözleri mi kararmıştı yoksa bana mı öyle geliyordu?

Bana yaklaşmaya başladığında aklından geçenleri anlayıp hızla ayağa kalktım. Sarhoşluğun etkisiyle ve tabi benim de onun önünden çekilmemle yere sert bir düşüş yaptı. Elimi ağzıma kapatarak kıkırdadım. Elbette bu kadar acımasız bir insan değildim ama o da beni öpmeye çalışmasaydı!

Yarım dakika boyunca yanında beklememe rağmen ayağa kalkmak için en ufak bir harekette bulunmaması sıkılmama neden olmuştu. "Jordan?" diyerek ayağımla bedenini dürttüm. Kıpırdamaması endişelenmeme sebep olurken yere çöküp onu sarsamaya başladım. "Jordan!"

Onu sırtüstü döndürdüğümde şiddetli bir şekilde horladı. Ah, sadece sızmıştı.

Ayağa kalkıp saçımı savurdum. "Ne halin varsa gör!" diye bağırdıktan sonra onu son bir kez tekmeleyince gitme vaktimin geldiğine karar verip uzaklaştım.

Hiç bir şey yapmayıp sadece yürüdüğüm o zaman diliminde düşünmek için zamanım oldu. Jack benden uzak durması için Jordan'ı dövmüştü. Vay be, bunu onun başına kakarak uzun bir süre dalga geçebilirdim! Ama daha önemli bir ayrıntı da vardı tabi. Niye böyle yapmıştı ki şimdi? Acaba beni mi kıskanıyordu? Bu düşünceyle aptalca sırıttım ama niye beni kıskanıyordu ki?

Kafamı hızlıca sallayıp unutmaya çalıştım. İyice saçmalamayan başlıyordum. Jack beni kıskanmazdı. Boş hayallere kapılıp sonra kendini üzen salak kızlardan olmayacaktım.

Bu düşünceyle sırtımı dikleştirip yürümeye devam ettim. Bir süre sonra adımlarımı yavaşlatarak durdum ve neden burada olduğumu sorgulamaya başladım. Harbiden, benim burada işim neydi?

Ah, doğru Dorothy ve Sammy'yi bulmaya çalışıyorduk. Benim görevim tamamlanmıştı, masalarda yoktular. Diğerlerine haber vermek üzere telefonumu çıkardığımda dans pistinden gelen çığlık sesleriyle durup hızlıca telefonu çantama yerleştirdim.

Topuklu ayakkabılarla koşabilmek en büyük yeteneklerimden olduğundan dans pistine hızlıca ulaştım ve kalabalığın etrafında büyük bir çember oluşturduğu alana ilerledim. İnsanların arasından, onlara çarpmamaya özen göstererek sıyrıldım ve kızın çığlığının duyulduğu yere ulaştım.

İki erkek vampir pistte ölesiye dövüşüyorlardı ve kalabalık onları ayırmaya çalışmayıp bir de tezahürat yapıyorlardı. Bir kız hemen yanlarında kollarını beline koymuş sırıtarak onları izliyordu. Lamia* aşkına! Niye kimse bunları durdurmaya cesaret edemiyordu? Yavaşça kavganın olduğu tarafa ilerledim ve hızlı bir hareketle ortalarına girdim. Gözlerinden alevler çıkan sarışın çocuk yumruğunu kaldırıp arkamdaki esmere vurmaya hazırlandığında vampir çevikliğimi kullanıp bileğini yakaladım.

Çocuğun bakışlarındaki kızgınlık yerini bariz bir şaşkınlığa bırakırken gözleri gözlerime odaklanmıştı.

Sesimi yükseltip "Kavga bitti, dağılabilirsiniz!" diye bağırırken gözlerimi bir an bile onunkilerden çekmedim.

Herkes mızmızlanarak dağılırken çocuk elini yavaşça indirdi. Arkamdaki esmerse çoktan ortalıktan kaybolmuştu. Çığlığını duyduğum kız yanımıza gelip küçümser bir tavırla beni süzdü. Saçları mora boyanmıştı ve yüzüne bakıldığında her türlü makyaj malzemesini kullandığını anlamak mümkündü.

"Onları durdurduğun için teşekkürler, artık beni sevgilimle baş başa bırakabilirsin," dedi yapmacıkça gülümseyerek.

"Aslında eski sevgilin," diye düzeltti sarışın çocuk. Sırıttım.

"Ne?" Kız anlamamış gibi davranmasına rağmen sevgilisinin ondan ayrılmaya çalıştığını anladığının farkındaydım. "Beni duydun. Bitti, senden ayrılıyorum," diye sakince yanıtladı.

"Cameron, saçmalama lütfen. Bu konuyu evde konuşalım," diye itiraz etti kız. Ah, demek adı Cameron'du. En azından artık ona çocuk diye seslenmek zorunda kalmayacaktım. Cameron gözlerini devirip cevap vermeye bile tenezzül etmeden uzaklaştı. Kız çıldırmış bir şekilde arkasından ona sesleniyordu.

En sonunda Cameron bardan çıkınca kız hışımla bana döndü. "Sen. Hepsi senin suçun. Senin yüzünden benden ayrıldı. Kimse benden ayrılamaz," diye tıslayarak cevap vermeme bile izin vermeden üzerime atladı. Yere düştüğümde acıyla bağırıp yüzünü tırmalamadım ve ani bir hareketle üzerine çıkıp onu yere sabitledim. Yumruklarımı ardı ardına yüzüne savururken kudurmuştum. Benim üzerime atlamaya cüret eden cezasını bulmalıydı.

"Hay bin kunduz," diye mırıldanan tanıdık bir ses duymamdan hemen sonra bir çift kol belime dolanıp beni kızın üzerinden kaldırdı. Arkamı dönüp beni kaldıran kişiye saldırmaya hazırlandım ama o şahsın Sammy olduğunu görmemle gözlerimi devirip kızın üzerinden kalktım. "Ne yapıyorsun kızım sen? Bu kız kim biliyor musun?" Tek kaşımı kaldırdığımda gözlerini devirdi. "Mia Florence. Amelia Barlar zincirinin sahibinin kızı." Gözlerim büyüdü. "Yani bu barın..." diye başladığımda sözümü tamamladı.

"Sahibi."

[Lamia: Bazı mitolojilerde ilk vampir olarak kabul edilir.]

Sınır: +20 vote +10 yorum

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 22, 2015 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Vampirler OkuluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin