"Üçüncü sorunun cevabı ne," diye sordu Daphne. Aramızda derslere en ilgisiz olan oydu herhalde.
Bir anda tüm gözler Dorothy'ye döndü. Ona baktığımızı fark edince fazlasıyla odaklanmış olduğu sorudan gözlerini ayırmadan omuz silkti. Peki sözümü geri alıyorum, hepimiz ilgisizdik.
Chloe ödev kağıdına harıl harıl bir şeyler yazıyordu. Bulduğu sonucu yuvarlak içine alıp şıklarda aramaya başladı. Bulamamış olacak ki somurttu. "Olsun," diyerek omuz silkti. "Ben 76 buldum, en yakını 64. O zaman cevap 64 arkadaşlar. Biliyorum çok zekiyim, alkışa gerek yok," diyerek sırıttı.
Ben gözlerimi devirirken Beatrice hayalet görmüş gibi Chloe'ya bakıyordu. "Sorun ne," diye sordum endişeyle. "Cevap gerçekten 64," dedi Beatrice şoka girdiğini belli eden ses tonuyla. Bir süre öylece durduk, Chloe'nun bile ağzı hafifçe aralanmıştı. Sonunda kendimi tutamayıp bir kahkaha patlattım. Diğerleri de sanki bunu bekliyorlarmış gibi bana katıldılar. "Size zeki olduğumu söylemiştim," dedi Chloe kahkahalarının arasından. "Tabi canım tabi," diyen Daphne gülüşlerimizi şiddetlendirirken kapının açılma sesini bastırıyordu. Diğerleri duyamazdı ama ben duymuştum işte.
Hiçbir zaman neden diğerlerinden farklı olduğumu merak etmemiştim. Üstelik bu bana kendimi özel gibi hissettirmiyordu, sanki bir hastalıktı. Bir de adım var tabi. Amanda Martina de la Rosa. Diğerlerinin sadece bir adı ve soyadı varken benimkisi 5 kelimeden oluşuyordu. Sanki, kraliyet isimlerine benziyordu. Acaba Matt haklı olabilir miydi?
Bu düşünceme sesli bir kahkaha patlattım. Diğerleri hala gülmeye devam ettiği için sesim kamufle olmuştu. Sonunda kapıya bakmayı akıl ederek o tarafa döndüm. Sammy kapıda mahçup bir şekilde duruyordu. İlk önce niye olduğunu anlayamamıştım ama sonradan, bugün bir değişiklik yapıp gecelik yerine ayıcıklı pijamalarımızı giydiğimizi hatırlayıp çığlığı bastım. Kızlar çığlığımı duyup bana dönerken kapıda duran Sammy'yi fark ederek çığlık atmaya başladılar. Dorothy yanında duran yastıklardan birini kaptığı gibi Sammy'ye fırlatırken o tek eliyle gözlerini kapatmış diğer eliyle kapıyı bulmaya çalışıyordu.
Christina'nın grubu içeri akın ederken ben banyoya kaçmış, olanları aralık kapıdan izliyordum. Silena'nın gözleri büyürken Melissa kollarını göğsünde kovuşturmuş, kibirli bir şekilde etrafı ve özellikle kızların pijamalarını inceliyordu. Christina kahkahayı basarken bizim kızların yüzü utançla kızarmıştı.
"Amy nerede?" Sonunda birinin aklına gelebilmiştim, teşekkürler Sammy!
Olduğum yere daha fazla sinerken amacım kimseye görünmemekti ama başarılı olamayıp Daphne tarafından yakalanmıştım. Hızlıca ayağa kalkıp yanıma koştu. İçeri girip kapıyı kilitlerken bir yandan da ışığı açıyordu. "Kim ne dersin desin, sakın bu kapıyı açma," diye komut verdikten sonra makyaj masasına ilerleyip kendi bakım eşyalarıyla dolu çekmeceyi açtı. Şansımıza masa beş çekmeceliydi.
"Ne yapıyorsun," diye sorduğumda gözüne rimel sürmekle uğraşıyordu.
"Sence ne yapıyor gibi görünüyorum," diyerek gözlerini devirdi, işine bir an bile ara vermeksizin. Ona sert sert baktığımda ofladı. "Dışarı çıktığımızda güzel görünürsem ilgi ayıcıklı pijamalarımdan çekilir, bilmem anlatabildim mi?"
Bir saniye düşünüp onu haklı bulduğuma karar verdiğimde kenarda duran beş puftan kendiminkisini kapıp masaya yaklaştırdım. Daphne'nin aksine, ben ayakta makyaj yapamazdım. Üstten ikinci çekmeceyi açıp göz kalemimi aldım. Konsantre olarak kalemi göz kapağımda ilerletirken kapı hızlıca tıklatıldı. "Ya Max geldi kapıyı yüzlerine kapadım. Beatrice tutmaya çalışıyor şu an. Beni de içeri alın," diye mızmızlandı Chloe. "Şu lanet kapıda niye kilit yok!" diye bağıran Beatrice'in sesi duyulunca kıkırdadım. Daphne'ye bakıp kısa bir özür diledim, bunu Chloe'ya yapamazdım.
Başını hafifçe sallayarak onaylayınca kapının kilidini çevirip Chloe'yu içeri aldım. Tabi arkasından fırlayan Beatrice'i de. Kapıyı kapatıp kilidi hızlıca çevirince ellerini dizlerine yaslamış, nefes nefese kalmış bir Chloe görmek için arkamı döndüm. Ama Chloe masaya kendi pufunu çekmiş ruj sürüyordu. Gözlerimi devirerek kendi yerime geçtim ve kaldığım yerden devam ettim. Sonradan aklıma gelen ayrıntıyla durdum. "Bu arada, Dorothy nerede?"
"Sammy'yle gitti," diye yanıtladı Beatrice pufunu araya sıkıştırmaya çalışırken.
"O pijamalarla mı," diye sordum hayretle. O ayıcıklı kıyafetleri odanın dışında giyebilmesi için kafasının güzel olması falan gerekiyordu herhalde. Tek kaşımı kaldırdım. Evet, tek kaşımı kaldırabiliyordum. "Ne yapacaklarmış, acaba?"
"Bilmem, Dorothy çıkarken mini elbiselerinden birini aldı. Bara falan giderler herhalde," diye yanıtladı omuz silkerek.
Daphne nihayet işini bitirdiğinde bana döndü. "Ben bir kontrol edeceğim gitmişler mi diye," deyip kapıya ilerledi. Kilidi döndürüp kulpu yavaşça aşağıya çekti ve kapıyı hafifçe araladı. Sadece kafasını dışarı çıkarıp ortalığa bir göz attı. Kimsenin olmadığına karar vermiş olacak ki kapıyı sonuna kadar açtı ve bize döndü. "Hadi şunları basalım!"
Max'i soruşturarak gittikleri barın adını öğrenmiştik. Güvenlikler hiç sorun çıkarmadan içeri aldıklarında şaşırmıştım. Tamam, belki Daphne yetişkin gibi görünüyor olabilirdi ama biz? Güldüm. Hayır.
Her yeri dikkatle inceleyerek Dorothy ve Sammy'yi bulmaya çalışıyorduk. Arada bakışlar bize dönüyordu. Kimi kandırıyorum? Bize derken kast ettiğim kesinlikle Daphne'ydi. Saçını her zamanki gibi düzleştirmişti ve çalmayı ciddi ciddi düşündüğüm güzellikte bir elbise giymişti. Boyu 1.75 olmasına rağmen topuklu ayakkabı giymeyi seviyordu, onu henüz başka bir türde ayakkabı giyerken görmemiştim.
Ayrılmaya karar vermiştik. Ben bar masalarının bulunduğu tarafa bakıyordum. Chloe büyük bir zevkle odalara bakabileceğini söylemişti. Diğer ikisiyse barın oldukça büyük bir alanını kaplayan ve kalabalık görünen dans pistini gözden geçiriyordu. İnsanların yanından onlara çarparak gidiyordum ve bir süre sonra özür dilemekten sıkılmıştım. Sonunda kayda değer bir şey bulduğumda gözlerim büyüdü ve ağzım şaşkınlıkla aralandı. "Jordan?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vampirler Okulu
Vampirosİçeriye girdiğimizde Jack, "Bana borçlusun." dedi. "Neden ya? Sadece teşekkür etsem olmaz mı?" diye sordum yakınarak. Başını iki yana salladı. "Zamanı geldiğinde hatırlatırım." dedi. Durdum. O yürümeye devam etti ve bir süre sonra karanlık koridorda...