04

1.9K 256 200
                                    

Ertesi gün Jeongin okula her ne kadar gitmek istemese de gitmek zorunda kalmıştı. Başına geleceklerden çok korkuyordu. Üstelik kendisine şantaj yapan kişiyle aynı sınıfta olmak korkusunu katlamıştı.

Sırasında otururken önüne açtığı test kitabıyla ilgilenmeye çalışıyordu. Ancak kafası o kadar karışıktı ki kendini sorulara veremiyordu. Sınıfa gelenlerin sayısı yavaş yavaş artarken sonunda beklediği kişi gelmişti. Hwang Hyunjin. Sırasına otururken üzerinde gezinen kaçamak bakışları hisseden Hyunjin, Jeongin'e aniden bakarak sırıtmıştı. Bu bakış Jeongin'in tüylerini diken diken etmeye yetmişti.

Hyunjin'in arkadaşı Changbin, ikili arasındaki çekimi hissettiğinde "Noluyoruz?" dedi Hyunjin'e bakarak.
Hyunjin ise kaşıyla işaret etti Jeongin'i ve "Kendileri yeni kurbanım." dedi.
Jeongin duyduğu sesle önüne döndü, dikkat çekmek istemiyordu.

"Şaka yapıyorsun, Jeongin'in neyini bulmuş olabilirsin ki?"

Hyunjin tek eliyle başını kaşırken mahcupça gülümsedi. "Aslında çok büyük bir olay değil, ancak davranışlarım ve yakalanmama meselesine kendisini çok kaptırdığından olsa gerek fazla büyüttü. Bu da işime geldi tabii."

"Ne yapmış peki?" diye sordu Changbin. Hyunjin ise başını iki yana salladı. "Diğer insanlarla birlikte öğrenirsin. Çok yakında pes eder zaten, şuna baksana." Hyunjin gözleriyle onu işaret ettiğinde Jeongin çok rahatsız olmuş ve sonucunda pes ederek kafasını sıraya gömmüştü.

"Haklı olabilirsin." dedi Changbin. Jeongin gerçekten kolay lokma gibi görünüyordu.

Dersler ağır ağır geçiyordu, çıkış saatine yaklaşılıyordu. Jeongin tüm gün diken üstünde olmasına rağmen Hyunjin yanına uğramamıştı bile. Belki de bu durumda kalmak o kadar kötü değildir, insanlar abartıyordur diye düşünmeden edemiyordu.

Tenefüs zili çaldığında Hyunjin, Jeongin'in yanına gelmişti. Jeongin ise gergince karşısındaki bedenin yüzüne bakıyordu. İçinden söylendi, iti an çomağı hazırla.

Hyunjin önüne bir kağıt koyarak devam etti. "Bu projenin son gününe üç gün var, bunu bitireceksin. Sana üzüldüğüm için son gün vermedim bak, değerini bil." ardından kıkırdadı, "Baştan savma yapmayacağına inanıyorum Jeongin, bu ödev bana A+ getirmek zorunda haberin olsun." diyerek bitirdi. Jeongin ise sadece onaylar anlamda başını sallamakla yetindi. Galiba bana sadece ödevler yaptıracak diyerek içinden geçirmişti.
Belki de sadece 'inek' adı altında değerlendirilen bir öğrenci olduğu içindi. Kızlarla yatıyor, erkeklere kirli işlerini yaptırıyordu diye düşünüyordu. Ancak Hyunjin'in duygusal olarak bağ kurduğu insanlar dışında kimseyle yattığı yoktu. Belki biraz insanlara yapamayacakları sorumlulukları yükleyerek onlarla eğleniyordu, zaten pes edenlerin hali de belliydi. Tüm sırları ortaya çıkıyordu.

"Ödevi pazar günü almaya gelirim." Jeongin'in sırtını patpatladı ve "Sana güveniyorum." diyerek oradan ayrıldı. Jeongin ayrıldığında derin bir nefes vermişti.

Jeongin, haftasonunu Hyunjin'in ödevine verse bile sonunda projeyi bitirmişti. Hyunjin bugün ödevi almaya gelecekti. Jeongin esnerken odasının durumuna göz gezdirme fırsatı bulmuştu. Odada gerçekten adım atacak yer yoktu, her yer felaket dağınılmıştı. Oflayarak kalkıp odasını toplamaya başladı.

Elindeki pastel pembe ekoseli mini eteği üzerine tutup aynada bakarken söylendi, bunu yine Yuna'ya vermeyi unuttum.

Tam o sırada kapı çalmıştı. Jeongin ise Hyunjin'in geleceğini bildiği için eteği dolabının içine fırlattığını sanarak kapıya koşmuştu.

Kapıyı hafifçe araladı, beklediği yüz karşısındaydı. "Hoş geldin Hyunjin." diyerek yapmacık bir gülümseme sundu. Hyunjin ise "Hoş buldum." diyerek aralık kapıyı ittirip içeri girmişti. Jeongin içeri bile davet etmemişti ki?

Jeongin bir şey söylemeden odasına doğru ilerleyen Hyunjin'i takip etti. Bu kadar sessiz kalmayı kendisi de istemezdi ama istemsizce karşı gelemiyordu önünde ilerleyen bedene.

Hyunjin odaya girdiğinde kendini çalışma masasının sandalyesinde dönerken bulmuştu. "Ödevimi hazırla da gideyim Jeongin-ah." dedi ve sandalyeden kalktı; şimdi de Jeongin'in panosundaki stickerları inceliyor, odada volta atarak dakikalarını doldurmaya çalışıyordu.

"Jeongin, bu ne?"

Jeongin nihayet ödevi poşetleyebilmenin ardından başını kaldırıp Hyunjin'in tek parmağına asarak gösterdiği eteğe baktı. Gözleri aniden kocaman olmuştu.

"Sen..." başına bir dert daha açtığını hissederken sesini çıkaramamıştı.

"Sanki görmemi istermişsin gibi yere öylece bırakıvermişsin Jeongin. Bunun sende ne işi var? Yoksa değişik fantezilerin mi var?" elini ağzına nazikçe kapatıp yalancı bir kıkırtı bırakmıştı.

"Hyunjin, o etek benim değil. Yemin ederim! Komşumun kızının eteği, inan bana." Jeongin, Hyunjin'e hızlı adımlarla ilerleyip yüzüne yaklaşmış ve gözlerinin içine bakmıştı.

"Yine de bu anormal bir durum değil mi sence de? Komşunun kızıyla yattın değil mi? Senden böyle bir şey beklemezdim açıkçası, insanlar çok şaşırtıcı..."

Jeongin Hyunjin'in sözlerinin ardından gözlerini kocaman açmıştı, "H-hayır saçmalama!" Hyunjin'in ellerini tutarak devam etmişti. "O benim arkadaşım, etek de sadece bir hediyeydi. Hyunjin, lütfen... bana inanmak zorundasın."

Hyunjin ağır ağır başını iki yana salladı. "Hayır Jeongin, ben kimseye inanmak zorunda değilim. Ama sen bana inandırmak zorundasın." Jeongin, Hyunjin'in gözlerinde gezdirdi çaresiz bakışlarını. Hyunjin ise devam etti. "Ama endişelenme, bu senin hakkında yayacağım bir bilgi olmayacak..." Jeongin'in içine anlık bir su serpilmişti. "...bir şartla."

kontrol etmeden atiyorum umarim seversiniz iyi geceler hepinize 🥺✨

happier than everHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin