"Hyunjin, unutmadın değil mi?"
"Neyi?"
"Bu geceki randevumuzu. Unutmadın... değil mi?"
"Ha... hayır ne unutması ya. Anlaştığımız gibi, saat...?"
"Saat sekizde Hyunjin, sekizde."
"Tamam orada olacağım, sekizde."
Hyunjin yanından uzaklaşan kızın ardından Changbin'e dönüp "Onun adı neydi?" dedi. Changbin ise göz devirmişti, aptal arkadaşının başına açtığı aptal işleri umursamak istemiyordu.
"Jimin."
Hyunjin oflayarak önüne döndü. "Onunla buluşmak istemiyorum." dedi. Changbin aslında biraz şaşkındı. Çünkü Jimin'in sevgilisi varken Hyunjin onunla tanışmak istiyordu ve ayrıldığı an buluşma ayarlamıştı. Bunu isteyen Hyunjin iken şimdi adını dahi hatırlamaması garipti.
"Buluşmayı sen istememiş miydin Hyunjin?" diye sordu. Hyunjin'in kaşları havalanmıştı. Böyle bir şey istediğini az da olsa hatırlayabiliyordu. "Sanırım evet... ben istemiştim. Çok iyi hatırlayamıyorum." Changbin derin bir nefes vererek sırasından kalktı. "Kendin hallet, ben Yongbok'u görmeye gideceğim." Hyunjin başını olumlu anlamda sallamıştı. Changbin'in gitmesinin ardından yalnız kalmıştı.
Dikkatini çeken kişi ile bakışları değişmişti. Jeongin'in ruh hali pek iyi görünmüyordu. Başı sırada ve gözleri yarı kapalıydı. Uyuyamadığını düşünmüştü. Kendisi de iyi uyuyamamıştı, hala çok üzgün hissediyordu. Jeongin gibi yaparak başını sırasına koydu ve zamanın hızla geçmesini diledi.
•
Son bir ders kala ancak kendine gelebilen Hyunjin bu akşamki randevuyu düşünüyordu. Yeniden gözleri Jeongin ile kesişmişti, hala uyuyordu. Bu Jeongin için anormal bir durum olduğu için hiçbir hoca ona karışmıyor, yapıyorsa bir sebebi vardır diye düşünüyordu.
Hyunjin'in o an aklına bir fikir gelmişti. Eğer randevuya gitmek istemiyorsa gitmeyecekti. Jeongin'i kendi yerine gönderirse hem Jimin'den kurtulurdu hem de kendisi uğraşmak zorunda kalmazdı.
Zil dakikalar sonra çaldığında Hyunjin sırasından kalktı. Changbin ile vedalaşmanın ardından Jeongin'in yanına oturdu, sıra arkadaşının onu uyandırmasına izin vermemişti. O da zaten pek ısrar etmeden ortadan kaybolmuştu. Sınıf nihayet boşaldığında ise öylece bakakalmıştı Jeongin'in yüzüne. Başını sıraya koydu, şimdi Jeongin'in kapalı gözleri ile karşı karşıyaydı.
Dün için çok fazla düşünmüştü. Jeongin müsaade etti diye bokunu çıkartması gerekmezdi, kabul ediyordu. Ancak Jeongin'in kabul edeceğini düşünmüştü. Ne fark eder dedi, sonuçta beni en başından beri sevmiyor. Biraz daha sevmezse ne olabilir ki?
Jeongin'in yüzü karşısındaki bedenin nefes alışverişleri yüzünden gıdıklanırken gözlerini aralamıştı. Bakışlarının kesişmesini beklemediği beden tam karşısındaydı. Gözleri anında açılmış, başını sıradan kaldırıp geri çekilmişti.
Hyunjin Jeongin'in kendisini yanlış anladığını fark ettiğinde başını sıradan kaldırıp kendini savunmaya geçmişti.
"Beni yanlış anladın Jeongin, s-sadece uzanıyordum. Yemin ederim başka bir amacım yoktu." Jeongin tabii ki inanmamıştı, Hyunjin'in kendisini öpeceğini düşünmüştü. Kaşlarını çatarak baktı Hyunjin'e. "Bir şey isteyeceksen söyle ve git başımdan." dedi soğuk bir sesle.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
happier than ever
Fanfiction[ hwang hyunjin × yang jeongin ] herkes tarafından örnek öğrenci olarak anılan yang jeongin, insanları şantajları ile bir köle gibi kullanan hwang hyunjin'e +18 webtoon yazarı kimliğiyle yakalanır. devam ediyor. #1 hyunjeong #2 hyunin