12

1.5K 204 208
                                    

Jeongin ile Hyunjin, kütüphanede bir saati devirmenin ardından Hyunjin mola vermeye karar vermişti. Aslına bakarsanız amacı ders çalışmak değildi, duygularını yorumlayabilmekti. Çünkü birini sevip sevmediğini anlayamayacak kadar aptal biriydi.

Ancak Jeongin tüm planlarını bozmuş, çevresindeki her şeye kendisini kapatarak odaklanmıştı. İnek olmak böyle bir şey olsa gerek, değil mi?

"Hey." demişti Hyunjin fısıltıyla, Jeongin'in irkilmesini istememişti. Jeongin ise ardından başını kaldırıp Hyunjin'e dönmüştü.

"Efendim?"

"Mola verelim mi? Kahve içebiliriz."

"Ah evet..." dedi Jeongin gerinirken. "Olabilir aslında." kütüphanenin araştırma odası bomboş olduğu için rahatça konuşabiliyorlardı.

Jeongin, "Ben alıp gelirim, alt katta zaten. Biraz hareket etmiş olurum." demişti sandalyeden kalkarken. Hyunjin onu onaylamış ve ücretini verip americano istediğini söylemişti. Ardından Jeongin onaylayıp odadan çıkmıştı.

Hyunjin bu çalışmalarının ardından bir şeyden emin olmuştu. Ben ondan hoşlansam bile o bana karşı hiçbir şey hissetmiyor.

Aptallığına sinirlenmişti, tam bir saattir burada yaptığı tek şey ders çalışmaktı. Zaten kütüphanede ne yapmayı bekliyordu açıkçası bilmiyorum. Ancak Jeongin'e yaklaşamadığı açıktı.

Jeongin birkaç dakikanın ardından içeri geldiğinde Hyunjin'in americanosunu önüne koymuştu. Kendi kahvesini de masaya koymanın ardından Hyunjin'in yanında yerini aldı.

"Onu nasıl içiyorsun anlamıyorum." demişti yüzünü ekşiterek. "Çok acı."

Hyunjin americanosunu yudumlarken hafifçe gülümsemişti, dudaklarından çekip "Denemek ister misin?" diye sordu. "Tadı sandığından daha güzel."

Jeongin tadını biliyordu, uzun bir süre önce tatmıştı. Ancak merak etmekten kendini alamamıştı. Kahve bardağına delici bakışlarını atmanın ardından Hyunjin'in elinden almıştı. "Deneyeceğim." dedi ve bardaktan bir yudum aldı.

Hyunjin Jeongin'in kahveyi alışından dudaklarına götürüşüne kadar izlerken bakışları nemli dudaklara kaymıştı. Yutkundu. Jeongin ise "Gerçekten çok acı." diyerek bardağı masaya koymuş ve yüzünü ekşitmişti. Hyunjin hala gözlerini çekmezken, Jeongin fark etmişti dudaklarına odaklanan bakışları. Bu onu biraz tedirgin etmişti.

"Seni öpmek istiyorum."

Hyunjin'in birden söylediği cümle ile Jeongin'i hafif bir öksürük tutmuştu. Kendi kahvesinden iki yudum almanın ardından şaşkınlığını gizlemeden devam etti.

"Ciddi misin sen?"

Hyunjin Jeongin'in gözlerine bakarak dümdüz bir ifade ile başını aşağı yukarı salladı. Jeongin bir yandan gülmek istiyor bir yandan da Hyunjin'in bu isteğine inanmak istemiyordu.

"Saçmalama Hyunjin, kabul etmiyorum." demişti. Hyunjin ise telefonunu anında eline alarak "O zaman ben de seni hesabımda paylaşıyorum." dediğinde Jeongin Hyunjin'in telefonuna atlamıştı. Tabii elinden alamamıştı ancak bunu yapmasını engellediğini düşünüyordu.

"Hyunjin hayır! Bunu yapamazsın." Hyunjin kaşlarını kaldırmıştı. Sertçe ellerini Jeongin'in ellerinden kurtarmanın ardından "Bak nasıl yapıyorum, izle." telefonundan uygulamayı açtığını gören Jeongin sinirle soludu. Hyunjin'i şu an bir kaşık suda boğabileceğini hissediyordu. Hıncını sertçe çekiştirdiği kendi saçlarından aldı.

"Of tamam, kabul."

Hyunjin başını telefonundan kaldırıp Jeongin'e çevirdi. Jeongin parmaklarını saçlarına dolamış, kaşlarını çatmıştı. Hyunjin kıkırdadığında Jeongin doğrularak yaklaştı karşısındaki bedene.

"Neden bunu istiyorsun? Biz arkadaşız Hyunjin, cinsel isteklerini üzerimde kullanmayı kes."

Hyunjin Jeongin'i anlıyordu. Onun açısından baktığında öyle gözüktüğünün farkındaydı. Ancak bunu umursamak istemedi, dışarıdan nasıl gözüktüğü umrunda değildi.

"Jeongin sadece boş versen olmaz mı? Geçen sefer hiç zorlanarak öpmemiştin, sadece zevk almaya bak." Jeongin bu cümleyi duymanın ardından derin bir nefes vermişti. "Geçen seferki anlık gelişen bir şeydi. Tekrarlanmayacağını sanmıştım."

"Her şey senin hayal ettiğin gibi gitmeyebilir Jeongin." demişti. Hyunjin kalbinin kırıldığını hissediyordu. Jeongin'in kendisine karşı en ufak bir sempatisi olmadığını çok daha iyi anlamıştı.

"Her şantajladığın kişinin dudağına yapışıyorsundur kesin, kim bilir bana yapmadığın ve insanlara yaptığın neler neler vardır." yoktu.

"Ben de böyle bir şerefsizim işte. Benden ne bekleyebilirsin ki?" Jeongin Hyunjin'in sözlerini dinlemenin ardından "Ağzından çıkan hiçbir şey hiç bu kadar haklı gelmemişti." diyerek yüzünü Hyunjin'e yaklaştırdı. Aralarında nefes boşluğu bırakacak kadar durmuştu. Ardından bakışları Hyunjin'in dolgun dudaklarına kaydığında Jeongin devam etti sözlerine. "Sadece küçük bir öpücük, çabucak olup bitsin."

Hyunjin umutlarının boşa gittiğini hissediyordu. Asla Jeongin'le mutlu olamayacağını aklına kazımıştı bu kısacık zaman diliminde.

Jeongin hiçbir zaman beni anlamayacak. Duygularımı anlamamın bir manası yok. Onu sevdiğim ortada, yoksa böyle hissetmezdim. Ancak onun da beni sevmediği ortada. Bu son olacak, bir daha kendimi bu kadar düşürmeyeceğim.

Aralarındaki son yakınlaşma olacağını düşünerek sadece şu anki durumdan zevk almaya bakacağını söyledi kendine. Boş uğraşlar içinde kendine acı çektiremezdi.

"Öpmeyecek misin?" diye sordu Jeongin, Hyunjin uzun süredir öylece Jeongin'in dudaklarına bakıyordu. Ardından cevap vermeden ufak bir öpücük kondurdu Jeongin'in dudaklarına. Saniyelik olarak göz göze geldiklerinde Jeongin devam etmek istediğini hissediyordu. Sinirlenmişti kendine, Hyunjin'in bir daha kendisini öpmeyeceğini düşünüyordu.

Hyunjin ise umursamadı Jeongin'in dediklerini, ağır ağır öpmeye devam etti yumuşak dudakları. Jeongin karşılık vermeye başladığında ise şaşırarak açtı kapalı gözlerini, Jeongin gözlerini kapatmış kendini öylece bırakmıştı. Hyunjin'in kafasını karıştırmıştı. Az önce yüzüne hakaretler yağdırarak kendisini uzak tutmaya çalışan kişi ile Hyunjin'in üst dudağına asılan kişi aynı kişi miydi yani?

Hyunjin gözlerinin dolduğunu hissediyordu, kendini düşüncelerinden arındırmak için daha sıkı sarıldı Jeongin'in dudaklarına. Sertçe öpüşmeye başladığında Jeongin, Hyunjin'in hızına yetişmeye çalıştı. Hyunjin'in elleri Jeongin'in ensesindeki saç tutamlarını çekiştirmeye başlayınca Jeongin parmaklarını Hyunjin'in yanaklarında bulmuştu.

Hyunjin, Jeongin'in alt dudağını ısırdığında Jeongin'in ağzından bir inleme çıkmıştı. Hyunjin hızla elini Jeongin'in dudaklarının üzerine kapattı.

"Şşh, sessiz ol. Kütüphanedeyiz." diyerek hafifçe sırıtmıştı. Ardından hızlı bir hamleyle sandalyesinden kalkıp Jeongin'in kucağında yerini aldığında Jeongin'in gözleri açılmıştı. Döner sandalye Hyunjin'in oturuşu ile geriye doğru kaydığında sonunda kitaplığa çarparak durmuştu. Hyunjin elini dudakların üzerinden çekip öpüşmeye devam etti. Jeongin'i umursamadan dilini öpüşmeye dahil ettiğinde Jeongin sinirlenmişti. Bunun yalnızca küçük bir öpücük olması gerekiyordu.

Jeongin öpüşmeye karşılık vermeyi bırakmış, Hyunjin'i üzerinden ittirmeye çalışıyordu. Hyunjin, Jeongin'in memnun olmadığını anladığında hafifçe geri çekildi ve gözlerine baktı bir cevap beklercesine. Jeongin ise omuzlarından sertçe ittirerek Hyunjin'in yere düşmesini sağlamıştı. Hyunjin yerinden kalkmadı, yalnızca Jeongin'in eşyalarını toplamasını izledi ve Jeongin de çıkmadan önce öfkeyle baktı Hyunjin'in yüzüne. Ardından tek kelime dahi etmeden Hyunjin'i kırık kalbiyle bırakarak ayrıldı kütüphaneden. Hyunjin ise Jeongin'in gitmesinin ardından kalan zamanını istemsizce akıp giden gözyaşlarını durdurmaya çalışmakla geçirdi.

bolum nasildi?

ben beğendim sayılır içime sinmeyen kısımlar olsa da kötü sayılmaz diye düşünüyorum

umarım siz beğenmişsinizdir yorum ve oylarinizi bekliyor olacagim





happier than everHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin