09

1.7K 231 157
                                    

Jeongin ve Hyunjin öpüştükten sonra ne olmuştu? Açıkçası ben en çok bunu merak ediyordum.

Gayet huzurlu bir öpücüğün ardından Jeongin bir sarhoş edasıyla ayrılmıştı. Ancak sonrasında 'ben ne yaptım?' diyerek başının etini yemekten kendini mahrum bırakmadı.

Doğrusu Hyunjin de beklemiyordu bu tarz bir şeyin gerçekleşeceğini. Tamamen gelişigüzel olan bir andı. Ancak o asla pişman hissetmiyordu, sadece başında türlü sorular vardı. Çünkü ilk kez zarar verdiği insanlardan biriyle bu derece yakınlaşmıştı. İçten içe bu onu ürpertse de anı yaşamaya çalışıyordu.

Geceyi hiçbir şey olmamış gibi geçirmeye çalışan Jeongin'i Hyunjin daha fazla zorlamamıştı. Ancak ertesi gün için olacaklardan pek emin değilim.

Çünkü Hyunjin, her saniye Jeongin'i düşündüğünü fark etmişti.

Yine o anların birindeydi. Jeongin sınavda çıkacak konuları açıklamaya çalışırken öylece dalmıştı.

"Fiilde çatıya ağırlık verilecek, bu yüzden üzerine durman gerekiy... Hyunjin sen beni dinliyor musun?"

"Ha?"

"Beni duymuyor muydun?" Jeongin hayal kırıklığına uğramış bakışlarını üzerine doğrultmuştu. "İki saattir anlatıyorum."

"Afedersin, bir kez kısacık özetler misin? Dalmışım da." Jeongin Hyunjin'in ricasını geri çevirmeyip kısaca anlatmasının ardından yerine geçmişti.

Ne oluyor bana? Jeongin'in bu kadar kafamı işgal etmesi normal mi?

Jeongin o esnada sınıf arkadaşlarıyla şakalaşıyordu, ne dediklerinden pek bir şey anlamasa da Hyunjin dinlemeye devam etmek istedi. Kendine kustuğu öfke her saniye daha da artsa da Jeongin'in kahkahaları kulağına ulaştıkça öfkelenmekte haksız olduğunu düşündü.

Her zaman bu kadar güzel mi gülüyordu?

İçeri giren hoca ile tüm sınıf yerine geçmiş ve ses kesilmişti. Hyunjin; yanında olmayan Changbin nedeniyle de kendini berbat hissediyordu, tamamen yalnız olduğunu düşünüyordu.

Sırf Changbin yok diye kafayı sıyırdım, Jeongin'e sarkıyorum olacak iş değil.

Belki öpücük kafamı karıştırmıştır. Birini sevmek o kadar kolay bir şey değil sonuçta değil mi?

Zil çaldığı an Changbin'le konuşmayı kafasına koydu. Kendini acilen affettirmek istiyordu. Birinin oyunu yüzünden en yakın arkadaşından olamazdı.

"Changbin, konuşabilir miyiz?"

Tam olarak dediği gibi yaparak tenefüs olduğu an Changbin'in yanında bitivermişti. Changbin son derece soğuk baksa da kırmamıştı Hyunjin'i. Sırasından kalktı ve Hyunjin'in onu sakin bir yere çekmesine izin verdi.

"Ne konuşacağız?" diye sormuştu öncelikle, Hyunjin ise hemen yanlış anlaşılmayı düzeltmeye koyuldu.

"O fotoğrafı sayfama ben koymadım Changbin."

"Kim koydu o zaman? Adı üstünde 'senin sayfan' değil mi bu?" Hyunjin telaşla devam etti, "Bilmiyorum, ama yemin ederim ben koymadım. Bunu yapanı da bulacağım. O fotoğraftakiler ben ve Jeongin'dim. Hatırlıyor musun? Dün tam olarak o kıyafetleri giymiştim. Üstelik kendimi o açıdan çekmemin imkanı yok. İnan bana lütfen, benim sana zarar vermeyeceğimi bilmiyor musun?" gözlerindeki çabayı gören Changbin yumuşamıştı. Hyunjin haklıydı, hem bile bile zarar verse bunu inkar edecek biri değildi. Onu uzun süredir tanıyordu.

"Biliyorum, inanıyorum sana. Ama Jisu benden ayrıldı, anlayabiliyor musun ne kadar sinirlendiğimi?" Hyunjin hızlıca başını aşağı yukarı salladı. "Özür dilerim o halde, seni fena benzettim." Hyunjin bir kıkırtı kaçırmadan edememişti. "Boş versene. Geçti gitti, aramız bozulmasın yeter ki." Changbin, kollarını Hyunjin'in boynuna dolamıştı. "Eve gidemedin değil mi? Gerçekten özür dilerim. Ne yaptın o gece?"

Changbin kollarını ayırıp Hyunjin'in yüzüne bakarak bir cevap bekledi. "Jeongin bana yemek söyledi, ardından geceyi onun evinde geçirdim." dedi Hyunjin. Changbin hafifçe sırıtmıştı, "Jeongin'i kullandın yani, böyle zamanlarda işine yarayabiliyor olması iyi." Hyunjin kendini kötü hissetmişti, Jeongin o gece her şeyi içinden gelerek yapmıştı. Buna rağmen arsız davrandım dedi içinden.

"Aslında... tam olarak öyle olmadı. Ben ondan hiçbir şey istemedim. Param yoktu, çünkü öğle yemeğinde bitirmiştim. O beni o halde görünce durumumu anladı ve ihtiyaçlarımı karşıladı." Changbin'in kaşları havalanmıştı. "Vay canına, o gerçekten iyi biri." Hyunjin'in gözleri yerde gezinirken "Sanırım gördüğüm en iyi insan."

"Ne yaptınız birlikte?" diye sordu Changbin. Hyunjin, gözlerinin önünden dün yaşadıkları geçerken devam etti. "Eve gelince sırayla duş aldık, bana kıyafetler verdi. Kirlilerimi yıkadı, sonra balkonda atıştırmalık bir şeyler yedik."

"Hyunjin."

"Efendim."

"Yalan söylüyorsun."

Hyunjin şaşkın bakışlarını Changbin'e doğrulturken merakla bakıyordu. Changbin ise Hyunjin'in gözlerini kaçırışından, kısaca kestirip atmasından bir şeyler anlamıştı. "Öyle bakma bana, asla yalan söyleyemiyorsun. Dökül şimdi."

Hyunjin sızlanarak "Ah... cidden mi?" demişti, Changbin ise uzatarak "Hadi." dedi. "Saçmalama Changbin, ne saklayacağım? En fazla ne olabilir, ahah."

"Kesinlikle yalan söylüyorsun. Daha fazla emin olamazdım. Anlat dedim." Hyunjin oflamıştı. "Peki." dedi ve devam etti. "Ama yargılamayacağına söz ver."

"Öpüştünüz mü amına koyayım?!"

Hyunjin hızlıca Changbin'in ağzını kapatmaya çalışmıştı. "Sessiz ol lan tüm okula duyuracak mısın?" Changbin Hyunjin'in eline sertçe vurarak savurdu. "Oha sen ciddisin!" diye kahkaha atarak bağırdı, şaşkınlığını gizleyememişti.

Changbin kendini yeni sakinleştirebilmişken Hyunjin hayattan bıktığına dair kendine bir takım hezeyanlarda bulunuyordu.

"Peki," dedi Changbin. "neler hissediyorsun?"

Hyunjin avuç içlerini gözlerine bastırarak geri geri adımladı ve sırtını duvara yasladı. "Bilmiyorum. Kafam çok karışık. Onu düşünmeden bir anım bile geçmiyor, ama hissettiğimin sevgiyle ilgili bir şey olduğunu bile kestiremiyorum."

"Şantaj yap."

"Hm?" Hyunjin ellerini gözlerinden çekip Changbin'e baktı, ne demek istediğini anlamamıştı.

"Onu mutlu ettiğinde, üzdüğünde, kızdırdığında, kıskandığında nasıl hissettiğini öğren. Ona kötü davran ve canının acıyıp acımadığını düşün. Mutlu ettiğinde sen de mutlu oluyor musun? Bunu düşün."

Hyunjin, Changbin'in dediklerini bir anlığına düşündüğünde mantıklı gelmişti. Elinde böyle bir şans vardı ve Jeongin'in hiçbir şeyi sorgulama şansı yoktu.

"Haklısın." dedi. Tüm bunları düşünürken aralarında saniyelik bir sessizlik oluşmuştu. Bu sessizliği Changbin bozdu.

"Ben Youngbok ile konuşmayı düşünüyorum." demişti Changbin, Hyunjin gözlerini Changbin'e doğrultup "Ne konuşacaksın?" diye sordu. "Ah... sanırım olayı açıklayacağım, belki rahatsız olmuştur. Onu tanımıyorum." Hyunjin başını aşağı yukarı salladı. "Anladım, konuş o halde."

selam ben bomboş bir bölüme 850 kelime yazan enayi...

bu bolum changbin ve felixi de yapıcaktım ama cok uzun oldu baska zamana artik

iyi geceler umarim begendiniz hadi bayss

happier than everHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin