23

931 112 105
                                    

Hyunjin üzerindeki kabanın eteklerini çekiştirirken Jeongin'in kapısının önünde duruyordu. İçine giydiği eteğin belli olmaması için babasının upuzun kabanını üzerine geçirmişti. Ancak umursamayacaktı, Jeongin öyle istemişti, değil mi? O halde sorun yoktu.

Nihayet kendini hazır hissettiğinde zile bastı ve kapının açılmasını bekledi. Saniyeler ardından kapı açılmıştı, sevgilisini gören Jeongin "Hoş geldin!" diyerek heyecanlı heyecanlı onu eve davet etmişti. Hyunjin ise "Hoş buldum." diyerek eve adım attı. Ardından kapı kapanmıştı.

Jeongin, Hyunjin'i süzerken bir gariplik olduğunu anlamıştı. Ancak aklına bir şey gelmiyordu. "Neden böyle giyindin?" diye sordu Jeongin. Çünkü Hyunjin her an şak diye kabanını açıp çıplak bedenini gösterecek sapık altmışlık bir adam gibi görünüyordu.

Hyunjin kabanın belindeki gevsek düğümü çözüp önünü açtığında Hyunjin'in gerçekten etek giydiğini gördü. Sevgilisinin beyaz bacakları sırıtmasına neden olurken bir yandan da içindeki kahkahayı serbest bırakmamak için çabalıyordu.

"Yakından daha güzelim değil mi?" Hyunjin kabanın eteklerini yukarı kıvırıp kalçasını öne çıkardığında Jeongin kahkaha atmıştı, ardından Hyunjin'in kalçasına bir kez vurarak "Çok güzelsin." dedi. Bu tepki Hyunjin'in çok hoşuna gitmiş olsa da Jeongin onu bölmüştü, "Ama ufak bir sorunumuz var." Hyunjin ise merakla "Ne sorunu?" diyerek sordu.

"Jeongin! Kim geldi?"

Hyunjin'in gözleri anında faltaşı gibi açılırken "Annen." dedi şokla. Kabanın eteğini düzeltip kuşağını hızla bağlamanın ardından Jeongin'in annesi yanlarına ulaşmıştı, Hyunjin tam zamanında kurtulabilmenin rahatlığıyla derin bir nefes verdi.

"Ah, hoş geldin Hyunjin. Bizimle kahvaltıya katılsana."

"Ş-şey aslında..." Hyunjin bir bahane üretmeye çalışırken Jeongin'in üzgün suratıyla karşılaştı ve kendini istemsizce cümlesini tamamlarken buldu, "...tamamen boşum." dedi.

Hyunjin lavaboyu kullanmanın ardından masaya geçti, uzun palto onu bunaltırken sıcaktan yüzü kızarmıştı.

"Neden çıkarmadın üstünü Hyunjin?" soru Bayan Yang'dan gelirken Jeongin tabağındaki sosisleri kemirmekle meşguldü.

"Üşüyorum." dedi gülümseyerek. Alnından akan terler sözüne tezat kalırken kadın ısrar etmeden yemeğine döndü. Jeongin de gülümsemesini dudaklarını ısırarak tutmaya çalışıyordu.

Yaklaşık on dakikanın ardından Bayan Yang saatine baktı ve "Ah benim gitmem lazım." dedi. "Geç kalıyorum." Bayan Yang hızla sandalyesinden kalkıp boş tabakları tezgaha koydu. Üzerindeki takım elbiseyi portmantodaki aynaya bakarak kontrol etmenin ardından odasına gitti, Jeongin ve Hyunjin'in kadrajından çıkmıştı.

"Neden bana annenin burada olduğunu söylemedin?" dedi Hyunjin fısıltıyla, biraz sinirli görünüyordu.

"Gerçekten böyle giyineceğini tahmin etmemiştim, sadece şakalaşıyoruz sandım." Jeongin dudağını büküp Hyunjin'in kendisine kızmasını engellemeye çalıştı. Tam o sırada Bayan Yang aceleyle "Hoşça kalın çocuklar, iyi eğlenceler!" diyerek mutfağa seslenmiş, evden çıkmıştı. Hyunjin de aceleyle kabanını çıkarıp portmantoya astı.

"Nihayet!"

Kahvaltının ardından ikisi de Jeongin'in odasına geçmişti. Jeongin yatağında yerini alırken Hyunjin çalışma masasının yanındaki döner sandalyede yerini aldı.

Çalışma masası üzerinde açık bir tablet vardı. Hyunjin inceleme ihtiyacı hissettiğinde geri durmadı, açık olan çizim uygulamasına odaklanarak baktı. Bir çok farklı beden, yüz çizilmişti ve dosya isimleri birbirinden farklıydı. Merakına yenik düşerek sordu Hyunjin: "Jeongin, bu çizimler de neyin nesi?"

Jeongin oynadığı mobil oyundan başını kaldırıp "Yeni bir webtoonda karakterleri belirliyorum, onun için." Hyunjin baş hareketiyle onu onaylamıştı. Her şeyin başlangıcı olan Jeongin'in webtoonuydu ve sevgilisinin bir çizer olduğunu az kalsın unutacaktı.

Bu sayfalarca süren çizimleri gördüğünde ne kadar emek isteyen bir şeyle uğraştığını daha iyi anlamıştı Hyunjin. Bir yandan da Jeongin'in nasıl hem bu kadar örnek bir öğrenci hem sosyal hem de kendine vakit ayırabilmeyi başarmasına şaşırıyordu. Her ödevi eksiksiz yapan, sürekli hocaların güvenini kazandığı için ek görevler alan, projelere katılan birisiydi, üstelik tüm bunların ardında düzenli olarak edit ve çizim yapmasını gerektiren bir sorumluluğu vardı.

Çizimlere bakarken tüm bunları düşünmüştü işte. Bunca işi varken Hyunjin'i bir kez bile aksatmamıştı. hatta onun aile sorunlarıyla ilgilenmiş, arkadaşlarıyla arasını iyi tutmaya çalışmıştı.

Tablette gezinmeye devam ediyordu, gezindikçe defalarca çizilen bir karakter gözüne çarpmıştı. Gözünün altında bir ben olan siyah saçlı karakter... Hyunjin bu karakteri gördüğünde gülümsemeden edemedi, bir çok defa çizilmiş bu karakter her seferinde farklı bir pozisyonda, farklı bir mimikle resmedilmişti.

Hyunjin sandalyede Jeongin'e doğru dönüp onu izledi bir süre. Ardından sandalyeden kalkıp yatağa tıpkı Jeongin gibi yüzüstü uzandı, kolları üzerine başını koymuş Jeongin'e bakıyordu. Jeongin de Hyunjin onun yanına geldiği için telefonunu kapatıp tıpkı Hyunjin gibi kollarını başının altına koydu. Şimdi yüz yüzeydiler.

"Beğendin mi çizimlerimi?" diye sormuştu Jeongin, heyecanını belli etmemeye çalışır gibi bir hali vardı. Hyunjin, Jeongin'in kendisini sevdiğini derinden hissedebiliyordu.

"Çooooook beğendim." dedi Hyunjin şirin bir suratla. Jeongin devam etti, "En çok hangisini beğendin?" Hyunjin ise gözleri kaybolurcasına gülümseyerek yanıtlamıştı onu.

"Siyah saçlı karakteri." Jeongin aldığı cevaptan memnun kaldığını belli ederek kıkırdadı. Ardından biraz yaramazlık yapmak istediği için doğruldu ve Hyunjin'in kucağına oturup iki elini de Hyunjin'in karnına yasladı. Onun şaşkın bakışlarını izlemek deli gibi hoşuna gitmişti.

"Ne tesadüf, benim de en sevdiğim karakter o."

Hyunjin yüzüne bir sırıtış yerleştirip Jeongin'in ellerinden tutup kendine doğru çekti, böylece Jeongin üzerine yatar konuma gelmişti. Hyunjin uzanıp ince dudaklara bir öpücük bıraktı.

"Hyunjin beni çok zorluyorsun." dedi Jeongin, ardından dilini dudaklarında gezdirdi. Hyunjin'in mini eteği yukarı kıvrılmış, tenine temas eden bacaklar sinirlerini oynatmaya yetiyordu.

"Belki de bilerek yapıyorumdur, ha?" Hyunjin parmak uçlarıyla Jeongin'in yumuşak saçlarını geriye doğru itti hafifçe. Ardından Jeongin'i yatırarak onun yerine geçti. "Ben daha fazla beklemek istemiyorum Jeongin." dedi, yüzünde utanca dair en ufak iz bile yoktu. Jeongin ise cevabını Hyunjin'in ensesindeki tutamlardan tutup aşağı çekerek, dudaklarıyla buluşarak, yanıtlamıştı.

İkisinin de daha fazla beklemeye tahammülü yoktu, geçen dakikalar içinde bedenleri bir oldu ve bunun büyük mutluluğu ile birbirlerine daha da çok bağlandılar.

mrb

uzun suredir bolum atmiyordum bir ay kadar da bolum gelmez cunku sinavim var maalesef :(

ama sonrasinda halletmeye calisacagim bu bolumu de sans eseri yazdim gercekten umarim begenmissinizdir

simdiden bayraminiz kutlu olsun hosca kalin sizi seviyorum 😽😽

happier than everHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin