Jeongin, Jimin ile randevuyu sonlandırmanın ardından restaurantın kapısına gelip karşıdaki arabadan habersizmiş gibi Hyunjin'i kendisini alması için aramaya koyulmuştu. Telefon ikinci çalışında açıldığında Jeongin karşıdaki arabaya kaçamak bakışlar atıyordu.
"Hyunjin beni alır mısın? Eve nasıl gideceğimi bilmiyorum." demişti kısaca. "Birazdan orada olacağım, görüşürüz."
Hyunjin'in cümlesini bitirmesini bekleyen Jeongin telefonu kapattı. Hyunjin, Jeongin'in anlamaması için birkaç dakika bekleyip arabayla uzaklaşmayı düşünüyordu. Jeongin gülmemek için kendini zor tutarken eline telefonunu alıp ilgilenmeye başladı. Bir de Hyunjin'in aracını çıkarması için fırsat kollamasını bekleyemezdi. Hyunjin'in gittiğinden emin olana kadar araca arkası dönük bir şekilde bekledi.
Dakikalar sonra Hyunjin arabayla yeni gelmiş gibi yaparken Jeongin hiç çaktırmadan binmişti. Hyunjin ise Jeongin'in kendisine kızmasını bekliyordu, sonuçta onu kandırmıştı. Jeongin kesin kızardı.
"Açıkçası beni kandırman iyi oldu Hyunjin, çok güzel bir kızla bir gece geçirdim." dedi dikiz aynasından saçlarını düzeltirken, yüzünde ufak bir gülümseme vardı. Hyunjin gerim gerim gerildiğini hissederken hiçbir şey söylemeden arabayı çalıştırıp Jeongin'in evine sürmüştü.
Jeongin Hyunjin'in bir şey söylemediğini fark ettiğinde onun gerçekten bozulduğunu fark etmişti. Bir yandan içini intikam almanın verdiği ferahlık kaplarken bir yandan da ona acıma dürtüsüne engel olamıyordu.
"Jimin çok tatlı biri, keşke ona böyle davranmasaydın." dedi Jeongin, gerçekten böyle düşünüyordu. "Bana randevu teklifini senin yaptığını söyledi, neden böyle bir şey yaptın bilmiyorum. Ama hoş olmamış." Jeongin Hyunjin'in yüzüne baktığında hala o donuk ifadeyi bulmuştu. Tamam, bu artık sinir bozucu olmaya başlıyordu. "Neden böyle duruyorsun, bu saçmalığı yapan sen değil misin? Tam şu an her zamanki gibi aptal aptal sırıtıp dalga geçmen gerekmez mi?" Jeongin tekrar Hyunjin'in donuk bakışlarıyla karşılaştığında oflayarak başını cama çevirdi. Moralini bozmak istemiyordu.
"Belki de siz birlikte olmalısınız, onu bayağı sevmiş görünüyorsun."
Jeongin sonunda Hyunjin'den bir cevap alabildiği için başını Hyunjin'e çevirmişti. "Saçmalıyorsun, onu sevdim ancak o anlamda değil. Yalnızca bir arkadaş." diyerek devam etti. Hyunjin'in yüzünde ufak bir gülümseme belirmişti. "Senin arkadaş tanımın normalden biraz daha geniş sanki. Ben de arkadaşınım mesela, ama iki kez öpüştük." Jeongin ortamın gerginliğini hissediyordu, daha kötü şeyler olacağını kestirebiliyordu.
"Ama beni buna sen zorladın. Seni öpmek istediğimi nereden çıkarıyorsun?" demişti Jeongin, haksız olduğunun farkındaydı. Ancak kendini savunmak istiyordu. "Ben mi zorladım? İlkinde asla hiçbir şeye zorlamadım. İkincide ben başlatmış olmama rağmen senin karşılık vermenden güç almıştım. Gerçekten inkar ettiğine göre her saniyeden pişman olmuş olmalısın."
Hyunjin sinirle direksiyona asıldığında kaşları çatılmıştı. Kendini berbat hissediyordu, Jeongin ona bir cümleyle dahi günlerce düşünebileceği bir dert edindirebiliyordu. Böyle zayıf olmak canını çok sıkmıştı.
"Bak, öncelikle şunu bir kesinleştirelim." dedi Jeongin. "Ben aramızdaki yakınlaştırmalardan hiçbir zaman pişman olmadım. Belki dün öpüşme olayını abarttığın için sinirlenmiş olabilirim. Ancak onun dışında başka bir şey olmadı. Ve son olarak, evet arkadaşız. Seninle de Jimin'le de. Bunun üzerine gitmek için bir sebebin yok."
Hyunjin Jeongin'in evine geldiğinde arabayı durdurdu. Jeongin "Görüşürüz Hyunjin." demişti soğuk bir sesle. Ardından emniyet kemerini çözüp arabadan indi. Kapıyı kapatmadan önce Hyunjin'e son bir şey söylemeden edemedi. "Bu oyunlara çabucak bir son ver, yoksa artık bir arkadaş dahi kalabileceğimizi sanmıyorum." dedi ve arabanın kapısını çarptı.
Hyunjin aracın içinde öfkelenmiş biçimde ayağını hızlıca sallıyordu. Arkadaş olmak isteyen kimdi? Hyunjin arkadaş olmak istemiyordu ki. Nasıl Jimin bir gecede onun arkadaşı olabilmişken beni arkadaşlıktan reddetmek için tehdit edebiliyordu? Kendisini ne sanıyordu da onun arkadaşlığına ihtiyacım olduğunu düşünebiliyordu?
Arabadan bir hışımla kalktığında Jeongin evine girmiş, açık kapıdan kendine gelen Hyunjin'i izliyordu. Hyunjin bir anda içeri dalıp Jeongin'in karşısına geçtiğinde yüksek bir sesle bağırmaya başladı Jeongin'e. "Senin arkadaşlığına ihtiyacım mı var sanıyorsun? Umrumda değilsin Jeongin."
Jeongin, Hyunjin karşısında böyle bağırırken sinirlerinin iyiden iyiye gerildiğini hissediyordu. Kırılmıştı, asla alışkın değildi böyle durumlara. O, Hyunjin'i yaptığı her aptalca şeye rağmen umursarken yüzüne 'umrumda değilsin' denmesi canını yakmıştı. Gözleri anında dolduğunda ise Hyunjin deli gibi pişman olmuştu bu söylediğine.
"Sen de benim umrumda değilsin!" diye daha sesli bir şekilde bağırdı Jeongin. Sinirden kendini zar zor zapt ederken yumruklarını sıkmıştı.
Hyunjin ise Jeongin'in sözlerinin yalan mı gerçek mi olduğunu hiç sorgulamadı. "O halde benim için yaptığın her şey sahte! Sen sahtesin Jeongin! Keşke en başında fark etseydim bunu." Jeongin'e bir adım daha yaklaşarak üstüne gelmişti. "Ben sahteyim öyle mi?" dedi Jeongin, yalandı. O yalnızca Hyunjin'e iyi bir dost olmak için yapmıştı her şeyi.
"Evet! Her şeyin sahte! Yaptığın her şey, evinde ağırlaman, ders çalıştırman, yemek ısmarlaman, arkadaşımmışsın gibi davranman. Hepsi yalan!" Jeongin'in ağzından sesi gitgide kısılarak şu kelimeler dökülmüştü: "Gerçekten böyle düşünüyor olamazsın dedi." Hyunjin ise içindeki hırsın ateşini yeterince harlamıştı. Ağzından çıkanı kulağı duymuyordu.
"Yaptığın hiçbir şeyden hoşlanmıyorum Jeongin. Hepsi bariz bir şekilde çok saçma ve iğrenç." Hyunjin Jeongin'e gitgide sesini yükseltirken adımları onun yanında sonlanmıştı. "Ve ne biliyor musun? Eğer böyle davranmaya devam edeceksen seni çok daha kötü durumlara sürükleyeceğim. Öyle kötü ki içinden dahi çıkamayacaksın."
Jeongin karşısındaki bedenin sözlerine inanmak istemiyordu. Hyunjin'in böyle biri olmadığına emindi. Ama gözyaşları gözünden inci inci dökülürken kendine bunu inandırmak güçtü.
"Daha fazla devam edemeyeceğim!"
Hyunjin'in gözlerinin önündeki perde aniden kalkarken karşısındaki kendisine bağırmaya devam eden gence odaklandı.
"İstersen tüm herkese söyle, istersen hesabında paylaş. Hiçbir şekilde umrumda değil, sadece bir daha karşıma çıkma. Çünkü senden nefret ediyorum."
Jeongin boğazı yırtılana kadar cümlelerini dizmeye devam etmiş, ardından Hyunjin'i kapıya ulaşana dek sertçe ittirmişti.
Hyunjin'in son gördüğü manzara ise Jeongin'in yaşlarla parıldayan gözleriydi. Kapı yüzüne çarpıldığında anladı.
İşte bu kez gerçekten bitmişti.
kavga cikarmak icin canimi verdim cidden ama kurgunun en basindan beri bu sahneyi dusunuyordum olmasi lazimdi bence
umarim bana sovmuyorsunuzdur korkmayin ben halledicem umarım tatmin olursunuz
o zaman simdi iyi geceler ve iyi okumalaar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
happier than ever
Fanfiction[ hwang hyunjin × yang jeongin ] herkes tarafından örnek öğrenci olarak anılan yang jeongin, insanları şantajları ile bir köle gibi kullanan hwang hyunjin'e +18 webtoon yazarı kimliğiyle yakalanır. devam ediyor. #1 hyunjeong #2 hyunin