26

565 62 31
                                    

Dört genç ödül töreninin ardından Jeongin'in başarısını kutlamak için dışarıya çıkmışlardı. Öncelikle yemek yiyeceklerdi, karınları deli gibi acıkmıştı.

Felix'in aklına gelen şeyle bir anda gözleri parıldadı, Jeongin'in yanına gidip kulağına gizlice "Bana ayak uydur." diyerek fısıldadı.

"Et yemeye mi gitsek, sonuçta bugün özel bir gün. Pahalı bir şeyler yiyelim." dedi Felix, Jeongin de onun sözünü dinleyerek destekledi.

"Deli gibi açım, haklısın güzel bir şeyler yiyelim." gülümseyerek Hyunjin'e döndü, onu çok kolay ikna edebileceğini biliyordu.

"Ne dersin Hyunnie?"

Hyunjin, sevgilisinin sevimli gülümsemesi eşliğinde ismini duyduğunda bir an duraksadı. Ona nasıl hayır diyebilirdi ki?

"Olur, sonuçta bu senin günün." gülümsedi.

"Peki o halde, bildiğim çok iyi bir mekan var. Gidelim mi?"

"Gidelim!"

"Gidelim!"

Felix ve Jeongin aynı anda tek yumruklarını havaya kaldırarak bağırdılar. Aynı anda yapmaları üzerine gülüşüp bir beşlik çaktılar.

"Jeongin, Felix'i dövebilir miyim?"

Jeongin hemen Felix'in önüne geçerek "Hayır!" diye haykırdı Hyunjin'e. Hyunjin ise "Ama her şey onun başından çıktı!" diyerek sitem ediyordu.

"Lan haftalığımı yediniz, ne diyeceğim babama ben?" Changbin şakayla karışık Jeongin ve Felix'e çıkışıyordu. İkili ise kıkırdamaktan başka bir şey yapamıyordu.

"Azıcık cesur olsaydınız da pepero oyununda kaybetmeseydiniz. Bir de kaç yıllık arkadaş olacaklar, aptalsınız." Felix dil çıkarıp hızla Jeongin'in arkasına geçmişti, Hyunjin'in tekmelerinden kaçınması gerekiyordu.

Jeongin, Hyunjin'e uzanıp elini yakaladığında "Bence artık kaderini kabullenmenin vakti geldi." demişti. Hyunjin de oflayarak "Haklısın." dedi ve sevgilisinin yanına geçti.

Vedalaşıp ayrılmalarının ardından Hyunjin ve Jeongin, Jeongin'in evine doğru yol aldı. Changbin ve Felix de ayrı yollara dağıldı.

Dakikalar boyu yürürken Hyunjin yolda bir pastane görmüştü. "Sana dondurma alayım mı?" diye sordu aniden. Jeongin de bugün sevgilisini yeterince maddi derde soktuğunu düşünerek "Gerek yok, canım çekmiyor." deyivermişti. Ancak Hyunjin elini yakalayarak "Günün başında ne demiştik? Bugün senin günün." diyerek gülümsedi.

Dondurmalarını yiyerek yolda giderken Hyunjin Jeongin'in üşüdüğünü hissetti, kollarını sıvazlayıp duruyordu.

"Üşüdün mü Jeongin?"

"Biraz."

Hyunjin düşünmeden ceketini çıkarıp Jeongin'in omzuna bırakmıştı. Jeongin ise "Sen üşümüyor musun?" dediğinde başını hayır anlamında salladı.

"Çok klişe oldu, değil mi? Tıpkı k-dramadaymışız gibi." Jeongin kıkırdadı, "Evet, aynen öyle." dedi.

"Gününüzü güzelleştirebildik mi bakalım?" Hyunjin'den gelmişti soru. Jeongin'in hal ve hareketlerinden onu memnun edebildiğini anlayabiliyordu. Sevinmişti.

"En güzel günlerimden biriydi." gülümseyerek yürürken Hyunjin'in omuzlarına astığı ceketinin kollarıyla oynamaya başlamıştı.

"Seni affettiğim günden beri günlerim her zamankinden güzel geçiyor."

happier than everHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin