Elimdeki telefonu sanki hiç bulunmamış bir şeymiş gibi ya da bir virüsmüş gibi uzağa fırlatmıştım.
Yatağıma tabi. Duvara atarsam sonra pişman olacağımı biliyorum çünkü.
Beni gördüğünü söylüyordu.
Namazım bittiğinde mesaj gelmişti. Baktığım zaman perde açıktı. Hemen kalkıp kapadım.
Başım kapalı dolaşırdım evde de. Bu yüzden beni izlemiş olması herhangi bir tehlike içermiyordu. Ama bu demek değildi ki aynı zamanda rahattım da. İzlenmiş olmak canımı sıkmıştı.
Komşu mu olmuştuk biz şimdi?
Daha fazla düşünürsem daha fazla sinirlenirdim. Bu yüzden mutfaktaki annemin yanına gittim.
***
Akşam yemeğinden sonra abimin odasına gitmiştim. Yine çalışıyordu. Ben de onun yatağında uzanırken onu izliyordum.
Çok fazla çalışıyordu. Yorulmuştu.
"Abi?"
"Efendim?"
"Çok fazla çalışmıyor musun?"
"Bilmem. Bana az bile geldiği oluyor."
"Çok çalışıyorsun. Anlıyorum birikim ve eve yardım ama bu kadar da yorma kendini. Valla ileriye bir abim kalmayacak diye korkuyorum. Çalışa çalışa işlere karışacaksın."
Bana bakıp güldü. Bu minik ara işine yaramıştı. Gözlerini sıkıca birbirine bastırdığında uykusunu açmaya çalışmıştı.
"Hadi gel yat artık. Kalkıyorum ben şimdi."
Başını sallayıp oturduğu yerden kalktı. Küçük adımları ile ağır ağır gelip yatağa bıraktı kendini. Ben ayağa kalkmıştım ama kalkmasam da yere düşerdim yatak o derece hopladı.
"Abi düzgün yatar mısın?"
Ses gelmedi.
"Abi?"
Yine ses gelmedi.
"Ohoo uçmuş bu."
Üstünü örtüp saçlarını karıştırdım ve odasından çıktım. Salona girdiğimde annemlerin de abimden bir farkı yoktu.
Babam televizyonun karşısındaki koltukta annem de hemen yanındaki koltukta uyuyakalmıştı.
Yataklarına gitmeleri için kaldırırken annem bir an uykuya dalsa da odasına gitmişti. Babam da bir bardak suyunu içip yatmıştı. Odama geri döndüğümde yatağıma girdim ve düşünmeye başladım.
Önceki davranışlarımı. Anonimle olan konuşmalarım.
Haramdı. Evet. Kısa kısa cevaplar verip engelliyordum. Ama abimin konuşmasında önceki bir konuşmada engeli kaldırınca gördüklerim sonucunda onu dinlememiştim.
Bu bende büyük bir vicdan azabı oluşturuyordu. Her insan dinlenilmeyi hakederdi.
İyi de olsa.
Kötü de olsa.
Kötülüğe mecbur bırakılsa da.
Kötü biri, diye bir kavram yoktu aslında bende. İyi insanlar. Ve kötülüğe girmek zorunda kalmış insanlar.
Her insanın içinde zerre de olsa iyilik vardı bence. Onu yok etmek en uç noktayken üstünü kötülük ile kapatıp kendini kötü göstermek bambaşkaydı.
Kötülüğe mecbur kalan insan en masum insandı bana göre. Zorunda kalıp, savaşlar verip, sonunda elinden kılıcı düşen birisi masumdu. Yaptığı kötü şeyler olsa da en başında ne olduğu önemliydi benim için.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vişne | Texting
SpiritualGülşah: Hayırlı Günler. Gülşah: Ben Medine ipeği gri şalınızı almak istiyordum ve sitede sizin numaranız vardı, nasıl sipariş verebilirim? Vişne Şal: Ne? Gülşah: Şalı diyorum nasıl sipariş edebilirim? Vişne Şal: Ne şalı ne diyorsun sen? Gülşah:...