Aarel ile son çekimler, modelin kış bahçesine bakan okuma salonunda piyanoya kendini vermesinden birkaç gün önce gerçekleşmişti. Piyano okuma koltuğuna zıt yönde, kış bahçesine bakacak şekilde konumlandırılmış, modelin huzuruna hitap etmesi sağlanmıştı.
Zerafetin ve gösterişin rengi siyah piyanonun pufuna yan şekilde oturdu model. Üzerinde duman rengi eşofmanı vardı. Eşofman üstünün açık fermuarından, siyah kısa kollusu görünüyordu. Piyanoya yakın olan sol elini tuşların üzerine yerleştirip gözleriyle takip ettiği birkaç notada ilerletti parmaklarını. Hoş bir ses, olması gereken ritminden daha yavaş bir ritimde duyuluyordu. Sevdiği eser parmaklarının arasındaki tuşlarda yükselirken eseri tamamlamadan durdu model…
Pufun üzerinden kalktığında sinirleri gerilmişti.
Uzun süredir -büyük ihtimalle oteldeki buluşmadan bu yana- eseri hakkıyla çalamadığını düşünüyordu. Şarkıda vermesi gereken duygu yönetici ile yaşadıkları değildi…
O gece Wu’nun beklenmedik bir şekilde kendisinden çalmasını istediği bu eser artık farklı duyguların anısını taşıyordu. Eserin duygusu bu değildi ve hakkıyla çalınamamasının sebebi de tam olarak buydu!
Terlikleri zeminde kendi ritminde ses çıkarırken mutfağa geçti Edison. Dolaptan bir kupa çıkarıp elektrikli ısıtıcıya su doldurdu. Fişini takıp dolaba yöneldi. Dudaklarının arasından sesini yutacak bir sessizlikte bir şarkı mırıldanıyordu.
Dolabın sol kapağını açıp meyvelerin arasından yeşil bir elmayı alıp kapağı kapattı. Dolabın yanındaki Tezgaha arkasını dönüp yaslandığında bir eli tezgahın kenarındaydı. Gözleri dişlerine yaklaştırdığı elmaya indiğinde hareketini durdurdu.
Bundan birkaç ay öncesi… Bir elmanın kitap okurken ona eşlik ettiği günlere geri döndü. Tüm gününü kitaplara ve filmlere ayırdığı zamanlar sahne sahne gözlerinde tekrar hayat buluyordu. Edison Huang’ı bilgiyle giydirme evresinde Wu’nun çoğu zaman aklında olmadığını fark etti. Yatağın içinde kaybolan bedeni ancak uykuya dalmadan önce Wu’nun hayalini yaşatırdı. Geleceğin hayali içinde uykuya dalardı.
Hayalleri ve beklentileri…
İçinde tuhaf bir gerginlikle gözleri doldu. Dolaptan aldığı elmayı bakmadan tezgaha bıraktı.
Nasıl etkili olabilirdi bir değişim bu denli..!
İçindeki öfke yön değiştiriyordu…
Öfkenin, Wu Yi Fan’dan, kendine kayan ibresi huzursuzluğu da ardında sürüklüyordu.
Isıtıcıdan gelen sesle adımlarını o tarafa yönlendirdi model. Köşedeki ince dolaptan kahveyi çıkarıp iki kaşık kahveyi kupaya koydu. İndirdiği kahveyi yerine bırakıp kaynamış suyu kahve çekirdeklerinin üzerine döktü. Kahve çekirdeklerinin sıcak suya tat vermesini sağlayıp aldığı kupa ile okuma salonundaki koltuğuna yöneldi.
Boşlukta hissediyordu.
Bu yola çıktığında kendi kendini tüketebileceğini elbette ki biliyordu. Ama bu kadar ani olmasını beklemiyordu.
Kupa tutucusunda kalmış bardağı köşeye itip yeni kupası için yer açtı.
Boğazı acıyordu. Ayaklarını koltuğa çıkarıp sırtını yasladığında kahveden bir yudum aldı.
Kahvenin kokusunda dahi onu hatırlamak normal değildi!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
THE LOST PURITY
FanfictionBir Model... Edison HUANG. Bir iş adamı... WU Yi Fan. Farklı kulvarlarda ilerleyen başarının sembolü iki adam! Hırslı, güçlü ve tutkulu... Kusur Wu için hoş görülemez bir eksiklikti... Ve Edison kusursuzdu!