F- 3

25.3K 1.1K 128
                                    




Parke taşlı ve çevresi güzel çiçeklerle döşeli küçük bahçe lambalarının aydınlattığı yolda etrafına bakınarak yürüyordu Onur. İlk defa Türkiye ye ayak basmıştı ve bu evi ilk defa görüyordu. İki katlı geniş bir bahçeye sahip olan evi inceledi tekrar. Bembeyazdı. Balkonlarında bile çiçekler vardı. Babası olacak adamın çiçeklere düşkünlüğü var diye düşündü ama bu onu sevmesine yetmeyecekti. Abisi onu birkaç kez görmesine rağmen o babasını tanıma fırsatı bulamamıştı ve karşısına çıkacak olan adamın nasıl biri olduğunu merak etmeden yapamadı. Yıllarca arayıp sormadan, bir kez olsun bağrına basmadığı çocuklarını şimdi ne hakla yanına çağırtmıştı. Tüm bunları açıklayacak ne söyleyecekti, bilemiyordu. Annesinin ölümüne üzüntülü, tanışacağı babasına öfkeliydi.

Eren kolunu kardeşinin omzuna atmış ona eşlik ediyordu. O da en az Onur gibi endişeliydi. Birkaç kez gördüğü bir adamın yanında yeni bir hayata adım atacaktı. Omuzlarını dik tutarak evin giriş kapısına önüne geldiler. Genç bir kadın kapıyı açıp kenara çekildi.

"Buyurun efendim, hoş geldiniz!"

Kahverengi deri koltuklar ve koyu mobilyaların hakim olduğu geniş bir salona geçtiler. Kocaman süslü avizenin ışığı salonu ışığa boğmuştu. Etraftaki süs eşyaları ne kadar pahalı olduğunu vurgulamak istercesine parlıyorlardı. Onur üzerinde toz olmayacak kadar temizlendiklerine emindi.

Kapıyı açan kadın tekrar onları yönlendirdi.

"Lütfen şöyle oturun. Sadri Bey birazdan gelecek." Dedi gülümseyerek

Onur inceleyen bakışlarını gezdirdi yine etrafında. Abisi ile beraber geniş koltuklardan birine oturdular. Eren kolunu kardeşine sarıp güvenmek vermek istercesine omzunu sıktı. Biraz gergindi.

Doğan ve Marko da salonun girişinde durup ellerini önlerine bağlamışlardı. Doğan koltukta oturanlara bakmamaya çalışıyordu. Hele de o kıza... Bir yanı bakmak istiyor diğeri yanı ise 'bakma, o senin için tehlike!' diyordu. Nedenini kendisi de bilmiyordu. Daha fazla üzerine düşünmek istemedi.

Onur bakışlarını ellerine yoğunlaştırdığı sırada yaklaşan adımları duydu ve başını kaldırdı. Sakin ve suratsız bir ifade ile yanlarına gelen yaşlı adama baktı. Çatık kaşları ve gözlerindeki adını koyamadığı bir ifade ile onlara bakıyordu. Pişmanlık? Öfke? Üzüntü?

Eren hemen ayaklandı.

Onur da zoraki bir şekilde abisine tutunarak ayağa kalktı. Tanımadığı biri bile olsa saygı da kusur etmek istemiyordu.

Yaşlı adam bileğine tespih geçirdiği elini öpmeleri için uzattı.

Eren tereddüt etmeden öptü. Genç kız öfkeli bir şekilde baktı karşısındaki 'babasına'. Sarılmasını bekliyordu belki de. Kanından olan çocuklarına bir yabancıymış gibi uzak durmasını anlayamıyordu. Kendisine uzatılan ele baktı sonrasında 'baba'sına çevirdi bakışlarını. İsteksizce öptü.

Sadri hemen karşılarındaki tekli koltuğa tahtına oturur gibi yerleşti. Bileğindeki tespihi eline geçirerek çekmeye başladı. İfadesiz yüzü tespihin boncuklarındaydı.

Sesi boğuk çıktı. "Yol yorgunusunuzdur belki. Fazla konuşmayacağım. Bundan sonra eviniz yurdunuz burası. İngiltere'yi unutun. Kurallarıma uyarsanız sizi severim, sayarım ama bunun dışına çıkar da canımı sıkarsanız sonuçlarına katlanmaktan başka çareniz yok."

Onur karşısında atıp tutan adama inanmayarak baktı. İlk defa yan yana geliyorlardı ve onun acılarını biraz olsun dindirecek bir şeyler söylemesini beklerken ağzından çıkan sözler şaka gibiydi. Bu muydu 'Baba' diyeceği adam? Ardı ardına sıraladığı bu tehdit gibi cümlelere suskun kalamadı.

Fedai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin