F- 12

18.3K 1K 98
                                    

Selamlar... 

Hikaye gecikti. Kusuruma bakmayın. Kötü zamanlardı bu ara. 

Hangi ruh haliyle yazdım onu da bilmiyorum. Kusurum varsa affola.

Voteler önemli değil, Yorumlarınızı merak ediyorum.

Keyifli okumalar....

Doğan ve Marko kızının kaçtığı haberini alan Sadri'nin kulak tırmalayan bağırışlarına dayanmaya çalışıyorlardı.

Sadri salonun ortasında eli belinde volta atıp duruyordu.

Onur'un ellerinden kaçıp gitmesini anlatmak hiç kolay olmamıştı. Bir de üstüne ormandaki çatışma... 

“Bi kıza sahip çıkamadınız!!! Aradan iki saat geçtikten sonra haber veriyorlar bir de! Lan, lan… Topunuzu yakıcam sizin. Ne diye diktim lan ben sizi kapıya!?  Üstüne üstlük bir de Fakir’in adamları çıktı başımıza!” geniş adımlarla yürüyüp Doğan’ın yakasına yapıştı. “ Söyle lan bana! Kızdan haberleri var mı?” dedi dişlerinin arasından konuşarak.

Doğan, Sadri'nin bu hareketinden biraz bile olsa etkilenmemişti ama başını eğmekten başka çaresi yoktu. Kendi bile kızın kaçışı için endişeliyken babasının bu hali oldukça normaldi. Hatta daha fazlasını bile bekliyordu ama Sadri sadece onu sarstı.

“Hayır, Baba. Onu görmediler bile, öyle bile olsa hepsini öldürdüm. Fakir’in kulağına gitmez.”

Sadri öfkeyle geri çekilip elini saçlarının arasından geçirdi.

“Dua edin de haberi olmamış olsun. Yoksa bu sizin için hiç iyi olmaz.” Dönüp adamlarına kısa bir bakış attı.” Dua edin de benim kafam daha çok çalışıyor. Okan’ı arayın, Onur’un kolyesindeki takip cihazından yerini belirleyin.” İşaret parmağını tehdit edercesine Doğan’a çevirdi. “ Ve, sen kızı nasıl elinden kaçırdıysan öyle bulup getir. Bulamazsan da sık kafana. Beni yorma!”

Her ikisi de kafalarını sallayıp onayladılar ve çabucak evden çıkıp arabaya doğru yürüdüler.

“Bittik biz! Sıçtık abicim!” dedi Marko sıkıntıyla.

“Biliyorum sıçtığımızı. En acilinden bu boku temizleyip kızı bulmamız lazım.”

“Bıktım bu işlerden!” diyip söylenmeye başladı Marko. “Biri kaçar öbürü üzerimize çöker! Ne lan bu!? Bırakıcam bu işleri. Gidip ganyan bayisi ya da eczane açıcam. En azından ikisi de hastasına hitap ediyor. Kafam rahat yaşarım. Bu ne böyle ya?”

Doğan yanındaki arkadaşına kısa bir bakış atıp önüne döndü. Neden diye sormadı bile. Çünkü Marko bazen uçlarda gezen bazen de normal olmanın peşinde koşan bir adamdı. Belli ki bu sefer de kafasını ganyana takmıştı.

“Uzatma, Okan’ı ara.”

Ceketinin iç cebinden telefonunu çıkarırken konuşmaya devam etti.

 “Neyse… Önce şu yarana baktıralım. O arada Okan kızın yerini bulsun biz de gidip alırız…”

Onur… Daha birkaç gün olmasına rağmen bir fedainin görevinin dışında onu önemsemeye başlamıştı Doğan. Hiç sahip olmadığı birini özleyip ve sürekli onu düşünüp kafasından atamamakta neydi böyle? İçinde hep bir yerlerde boşluk vardı ve şimdi o boşluk sanki dolmaya, göle düşen bir damla gibi varlığı aklını bulandırmaya başlamıştı. Hayatında bir düzen tutturmuş giderken bu düzeni alt üst eden kıza duyduğu ilgiyi normal bulmuyordu Doğan.

Fedai Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin