Selamlar...
Uzun zamandır yokum, şehir dışındaydım, düğün dernek vardı, kısa bir tatile çıktım. Neler yaptım neler... Ve ben yokken de hikaye 100 bin okura ulaşmış. Hepinize çok teşekkür ederim.
Bunun için kısa bir bölüm yayınlıyorum. Yarın da bölüm yayınlamaya çalışacağım. Hatam varsa affola. Yorumlarınızı bekliyorum, öpüldünüz.
Sevgilerle...
Keyifli okumalar...
Onur masadan kalktıklarından beri sessizliğini koruyordu. Sorduğu sorulara aldığı sert cevaplar moralini bozmuş, gözlerinin dolmasına sebep olmuştu. Doğan öylesine ketum ve kendini kapatmıştı ki... Aslında soruları masumcaydı. Sadece onu tanımak ve nasıl kendi isteğiyle bu havayı soluduğunu anlamak istiyordu. Öz babası olmasına rağmen Sadri'ye tahammülü yokken Doğan'ın ona bu kadar bağlı olması sinirlerini bozuyordu.
Her şeye rağmen bu adama karşı hissetmeye başladığı çekim kafasını da karıştırmıyor değildi. Bir şeyler onu çekiyor ve bu duyguya karşı koyamıyordu. Hatta karşı koymak bile istemiyordu. Doğan'ın dediği gibi belki de sorgulamayı bırakmalıydı. Hem kendini hem de onu...
Doğan da yanında sessizce yürüyen kızın kalbini kırdığını biliyordu. Cevapları netti ama bu kalbini kırmadığı anlamına gelmiyordu. Hem elinden bir şey gelmiyordu ki... Ne cevapları ne de bu yaşantıyı değiştirebilecek hiçbir şey yapamıyordu.
Sinirle dudaklarını dişledi Doğan. Onur'un sessizliği canını sıkıyordu. Onun böyle sessiz kalıp uzaklaşmasını istemiyordu.
"Demek sevgilin var."
Soruyu sorduğu anda kendine kızdı.
Kız sessiz kalmasın ve kendinden uzaklaşmasın diye konuşmaya çalışırken ağzından çıkan sözlere deli olmuştu. Böyle mi ona yakın olacaktı? Sevgilisini sorarken mi?
İçinden kendine söverken, Onur'un tatlı sesi doldu kulaklarına.
"Oraya mı takıldı kafan."
"Sadece buradan eve döndüğümde başka bir belayla daha karşılaşmak istemiyorum."
Haydaaaa!
Keşke kendine birkaç yumruk sallayabilseydi. Konuştukça batmak bu olsa gerekti. Kalbini daha da kırmaya değil kazanmaya çalışmalıydı ama laf ağzından şarapnel parçaları gibi çıkıyordu.
Eliyle burunu kemerini sıkıştırıp derin bir nefes çekti.
Onur da acı acı gülümseyerek boğazında oturan yumruyu yutmaya çalıştı.
"Yalan söyledim, sevgilim falan yok. Ama çok sevdiğim biri vardı, o da annem. Hayatta olsaydı belki de bu kadar dağılmazdım."
"Neden öldü?"diye sordu, sesi düzdü. Gözleri kızdan başka her yere bakındı. Nedense sesinde hissettiği acıyı, yüzünde görebilme ihtimaline dayanamayacağını düşündü.
"Kanser."
"Başın sağ olsun."
Onur sadece kısık bir sesle konuşabilmişti. "Sağ ol."
Birbirlerine değmeden ne kadar yürümüşlerdi, bilmiyordu Doğan ama Onur'un hemen birkaç santim ötesinde oluşu bile ona yetiyordu. Hissizmiş gibi yapmaya çalışıyor, soğuk kalmaya çalışıyordu ama yapamıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fedai
General Fiction"Ne söylesem tarifin eksik kalıyor.Oysa; kalbi acıtan her ne varsa Sen hepsinden birazsın işte..."-Muhsin Ünlü