Selamlar...
Bu ara bölüm yazamıyorum ya da hep geç bölüm yayınlıyorum. İnanın bu elimde olan bir şey değil. Sizlerden çok özür dilerim.
Bu bölümde hatalarım olabilir, mazur görün. Hatalarım olursa beni düzeltin.
Keyifli okumalar...
Doğan onu öpüyordu. Son öpücük gibi şefkatli, biraz sonra gerçekliğe döneceklerinin bilincinde ezberleyerek, bir parça anıyı hafızasına kazıyarak...
Öpüşü tutkulu ve giderek derinleşen bir hale gelmişti. Kendini ondan koparmak istemiyordu. Ay' da nasıl hayat yoksa onlar içinde bu dünya da hayat yoktu ama Doğan sadece şu ana tutunmaya çalışıyordu. Yanlıştı onu öpmesi ama kendini buna ikna edecek hiçbir şey yapmak istemiyordu. Tek bir gerçek vardı o da şu an Onur'un dudaklarının üstündeki dudaklarıydı.
Bu öpücük ikisini de birbirine bağlayan küçük bir başlangıçtı. Onur bu adımı atmamış olsaydı, Doğan asla onun gibi cesur davranamazdı. Çünkü biliyordu, bu ateşe atlamaktan farksızdı. Ama şimdi kendisiyle beraber Onur da ona ortak olmuştu. Her ne kadar genç kızın başı dönse de ne yaptığını iyi biliyordu. Babasının fedaisini öpüyordu.
Bu adama olan öfkesi dağılıyor, hissettiği acı bir süreliğine yerini sessizliğe bırakıyordu.
Doğan'ın boynuna doğru uzanmıştı. Parmaklarını adamın ensesine bastırarak tutuyordu. Ya hissettiği arzu çok güçlüydü ya da alkolü fazla kaçırmıştı ama o da en az Doğan kadar daha fazlasını istiyordu.
Doğan, Onur'a kendini öyle kaptırmıştı ki... Sertliğini ona bastırmaya başlamıştı ve eli yavaşça kalçasına doğru iniyordu. Kanı kaynamıştı bir kere...
Sonra durdu Doğan.
Ellerini ateşe değmiş gibi çekip, dudaklarını kızdan kopardı.
Bir kabustan uyanır gibi olmuştu. Çünkü Onur'u ne kadar isterse istesin olmazdı.
"Niye öptün ki beni?" dedi Doğan. Sesinde canını acıtan bir şeyler vardı.
"Sen nasıl istediysen ben de öyle istedim."
Doğan kızdan hafifçe uzaklaşıp, bir elini kafasının üzerinde gezdirdi sıkıntıyla.
"Bu sınırları aşar. Olmaz. Yanlış. Benim seni öpmek istemem, öpmem... hepsi yanlış."
Onur yağan yağmurun altında ıslak, terk edilmiş bir kedi gibi hissetti kendini. Her ne kadar sarhoş olsa da ne hissettiğini ve ne yaptığını biliyordu. Derdi Doğan'ı baştan çıkarıp, buralardan uzaklaşmak değildi. Ya da babasının en iyi adamını ona karşı gelsin diye kullanacak değildi. Hatta bunların hiç biri aklından geçmemişti. Sadece Doğan'ı öpmek istemişti. İçinde hissettiği o minicik kıpırtıyla uzanmıştı dudaklarına. Ne yanlışı ne de doğruyu düşünmüştü. Ama Doğan öpüşmelerinden tiksinmiş gibi davranıp ondan böyle uzaklaşınca kendini kötü hissetmişti. Başına ağrılar girmeye başlamıştı.
"Bu hiçbir şeyi değiştirmez." Dedi Onur. "Seni cesur sanıyordum."
"Senin de dediğin gibi bu hiç bir şeyi değiştirmez."
Onur derin bir nefes aldı.
"Bana nasıl baktığını gördüm Doğan."
Doğan dişlerini sıktı. Ensesini ovuşturdu.
"O iki dubleden sonrasını içmeyecektin."
Onur gözlerini devirdi.
"Ertesi gün hapı da ister misin?" dedi alayla.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Fedai
General Fiction"Ne söylesem tarifin eksik kalıyor.Oysa; kalbi acıtan her ne varsa Sen hepsinden birazsın işte..."-Muhsin Ünlü