Tuğçe Kandemir : Kördüğüm🎶
Elinizi sol yanınıza koyduğunuzda oranın ritmini herkesin değiştiremediğini görürsünüz. Değiştiren ya da sizin değiştirdiğini düşündüğünüz insanlar da hep en derinden kıran insanlardır. Çok büyük yaralar olmasa da hepimizin kapanmayan geriye dönüp baktığımızda hatırladığı yaraları vardır. Ben sol yanında yara olduğum biriyle evlendiğimi nereden bilebilirdim ki.
Batuhan'ın sev beni demesinin üzerinden 3 gün geçmişti. Hayatımız oldukça monoton ilerlerken Batuhan'ın gelen kolilerini yerleştirmek için açtığımda lise 1 de çekilmiş bir resmimi gördüm. Okulumuzun kapısına yakın olan ama dikkat çekmeyen bankların birinde oturuyordum. O gün babamla kavga edip okula gitmeyeceğimi tartışmıştık. O fotoğrafı elime aldığımda tek olmadığını fark ettim. Üst üste koyulmuş fotoğraflarım vardı. Mezuniyetim de, kep atma törenimde , kızlarla gittiğim kafelerde , mesleğimde ki ilk günümde. Neredeyse hayatımın her gününden bir kare vardı. Elime aldığım fotoğrafları etrafıma yayıp saçlarımı geriye doğru attım. Duvara doğru gidip kendimi duvara yasladım. Kollarımı bacaklarımın etrafına sardım ve düşündüm. Biliyordu. Benimle evleneceğini. İlk günden beri. Her anımı çekecek kadar emindi onunla evleneceğimden. Tamam demesem zorla evlenecekti belki de benimle. Merdivenlerden gelen adım sesleriyle kendimi biraz daha küçültmeye çalıştım.
"Miray !" Açılıp kapanan kapı sesinden sonra odaya doğru yaklaştı adım sesleri. Karşımdaki kapının açılmasıyla başımı kaldırıp gözlerine baktım.
"Neredesin her yerde seni arıyorum. Bunlar ne ?" Eğilip yerdeki fotoğraflardan birisini eline aldı. Söyleyeceği şeyleri gözlerinden bir anlık geçirse de ifadesizleştirip benim gibi oturdu yan tarafıma.
"Evlenmesem zorla mı evlenecektin benimle ?" Ona çevirdiğim bakışlarımla koyu kahvelerini buluşturdu.
"Eğer olmaz deseydim tehdit mi edecektin beni ?" Bakışlarının derinliğiyle beni boğmaya çalışır gibi uzun uzun baktı gözlerime. Adem elmasının birkaç kez hareket etmesinin ardından bakışlarını benden çekti.
" Nerden başlayayım bilmiyorum . En başından anlatmam daha doğru olur belki de. Sen liseye başladığında ben son sınıftaydım. Aramızda sandığın kadar fazla yaş farkı yok. Kızıl saçlarını ceketinin kapüşonunun altına saklamıştın. Ellerini birbirine sürtüp gözünün doluluğunu saklamaya çalışıyordun. Sıradan bir kızdın. Herkes gibiydin. O gün sana uzun süre bakmamın ardından Ufuk çekmişti banktaki fotoğrafını. Benimle uğraşmak için. Daha sonra nereye adım atsam karşıma çıkmaya başladın. Sena ve Leyla dışında birisiyle konuştuğunu görmemiştim. Babamın yaptığı işleri benim üzerime yıkmaya çalıştığı dönemlerden birisiydi. Evde sürekli kavgalar oluyor, bir sonuca varamıyorduk. Nasıl çekildim, ne ara bağlandım bilmiyorum ama ne zaman babamla kavga etsem pencerenin önüne gelip beklemeye başladım. Sürekli göz göze gelmemize rağmen o kadar boğulmuştun ki kendi derdin de fark edemedin. Sana bakışlarımı, gözlerimin bir tek sana bakarken parlayışını. Evet seviyordum bir yandan köpek gibi. Bir yandan da korkuyordum . Babamın seni fark etmesinden , bana karşı seni kullanmasından çok korkuyordum. Aşk hırçınlaştırır derlerdi. İnanmazdım sana kadar. Bu kadar güzel bir duygu nasıl can yakar nasıl hırçınlaştırır diye düşünüp imkan vermezdim. Bir gün anladı babam kaçıp kaçıp sana gelmelerimi. Odamdaki resimlerin varlığından haberdar oldu. Seninle tehdit etti. İnan basit değildi o an hissettiklerim . Soyadına ihanet etmekten bir an bile kaçınmam baba deyip çıkmıştım evden. Verdiğim en mantıklı karardı o gün senden uzak durmak için aldığım karar. Ben uzaktım ama sürekli vardı peşinde birileri. Resimlerini çekiyor gönderiyordu. Sana attığından, ritimlerinin varlığından haberin olmadığın kalbime ihanet edercesine her gün güzelleşiyordun. Yanına birileri geliyor gidiyor yüzünde tek bir mimik oynatmadan reddediyordun. Üniversite okurken vize haftalarında kütüphanede sabahlayışların mesela. Her saat başı lavuğun biri masana gelir senin sohbet etmeye çalışırdı. İrtibata geçmeyişin bile o kadar güzeldi ki. İşte benim kızım dememek elde değildi." Yutkunma ihtiyacı hissetmiş olacak ki durmuştu. Bakışlarını bana çevirip yüzümü gözleriyle taradıktan sonra devam etti.
"Tabi ki bu anların hiç birisinde yanında ben yoktum. Hep uzaktan takip ettim. Kutunun içindeki kasetler de gülüşünün videoları var. Neredeyse her anının. Bu işlere bulaştığım gün en çok da sanaydı acımam. En çok senin masumluğunu kirletmekten korkmuştum. Hani gözden uzak olan gönülden de uzak olur derler ya. Olmuyor güzelim öyle. Ben mecbur bırakılmıştım ama senin bir suçun yoktu. Vaz geçtim gülümsemekten. Uzun uzun resimlerine bakıp hayal kurmaktan. Hislerimi aldırmış gibi davranmaya başladım. Kalbimi soğuttum sandım. Bir daha asla öyle yanmaz sana sandım. Ta ki babamın vasiyet kağıdı ortaya çıkana kadar. Her şeyin üzerime kalacağının farkında olup yalnızca manevi isteklerini yazmıştı. O kağıdın satırlarında sen de vardın. 'Bırakma Batuhan. Ne olursa olsun karşında ki baban bile olsa sevdiğin uğruna savaş.' demişti. Ama inat ettim ya bir kere. Olmaz dedim. Hakkım yok kendi hayatıma onu isteksizce çekmeye. Onu da başaramadım. Annem . Babama çok aşıktı. Severek evlenmişlerdi. Ne olursa olsun ne yaşarsa yaşasın elinden tutmuştu babamın. Son istekleri ya yapacaktı illaki .Yaptı da. Babanla konuşmuş. Öğrendiğim de çok kızdım ama mutlu olmamı isteyen tarafım diretti. Hak ettiğimi savundu. Düşünmeme fırsat vermeden hazırlan dedi annem. Başka şansımın olmadığını biliyordum çünkü kıramazdım annemi. Şimşek olup herkesi korkutur anneme yağmur damlası olur zarar vermezdim. Bakışlarında bana karşı ifade göremediğim o gün yandı canım. Hem de çok. Tam bir pislik gibi davranmak istedim. Davrandım da. Ama ben bunu da başaramadım. Yapamadım çünkü çok yaralıydı ruhun. Elinden tutulmasına ihtiyacı vardı. Miray'ım vaz geçtim sen de her şeyden de . Ama olmadı. Sevemeyeceğini kabullenip çıktım ben bu yola." Sözlerini bitirip zeminden destek alarak kalktı.
"Elimden tut bu yolda benimle yürü diyemem sana. Bilmiyormuş gibi davran. Çünkü ben hala beni tanıdığın halimle pisliğin tekiyim."
Kapıyı kapatıp çıkmasının ardından yuttuğum cümlelerimle bekledim. Sevmiş miydi beni gerçekten. Mecbur değil miydi benimle evlenmeye . Bile isteye mi gelmişti. Peki ben onun hakkın da daha ne kadar şeyi bilmiyordum. O hayatımın her detayını bilirken benim onu zerre tanımamam kaderin bize oynadığı oyunun adil olmayan tarafı değil miydi? Peki bu oyunun masum olan tarafı kimdi. Biz mi yoksa hayat mı ?
.............................
Aradan geçen yarım saatin sonunda oturduğum yerden kalkıp fotoğrafları topladım. Kutunun kapağını kapatıp köşeye koyduktan sonra mutfağa indim. Yemek hazırlamak uzaklaşmak istiyordum. Onun beni sevmesi ona mecburmuşum hissiyatını daha da arttırmıştı. Peki seven insan zarar verir miydi sevdiğine ?
Benimle sözlenmesinin hemen ardından yakmamı mıydı canımı? Ama haksız değildi Ece .Evet haksız değildi ama bu onu haklı çıkarmazdı ki. İstememiştim yüzüğü takmayı. Sen olsan ne yapardın Ece. Sevdiğin insanın seni kabul etmemesi yerle bir etmez miydi seni ? Ederdi evet ama suçlamak istiyordum onu. Sevmek ona mecbur olmak değil de hayatım boyunca kalbim de bir nefret taşımak istiyordum. Sürekli büyüsün ve bir gün ona zarar versin istiyordum. Nefrette aşktan gelir Ece. Nefret edebilmen için önce aşık olman gerekir. Ya da kalbinin aşkı nefret olarak tanımlaması. İçimde varlığını yeni bulduğum ses sussan mı acaba? Kendi kendimi de azarlamam bittiğine göre bozulan psikolojime selam olsun. Aşk olsun Ece halbuki çok iyi anlaşacaktık. Tövbe Yarabbim. Kendi kendime konuşmaya son verip bir şeyler hazırlamaya başladım. Hafif tempolu müziğin ritmine kendimi bırakıp dans ederek mutfakta geziniyordum. Elimdeki kek hamurunu da unutmamak gerek tabi. Bir yandan da nakarat kısmına bağırarak eşlik ediyordum.
Şayet o sensen gördüğüm
Gördüğüm anda öldüğüm
Ne benden geçebildin ne ona döndün🎼O sensen gördüğüm
Gördüğüm anda öldüğüm
Ne benden geçebildin ne ona döndün🎼Elimdeki kek hamurunu kalıba dökerken arkamdan sarılan kollarla bedenimin bir anlık titremesine engel olamadım.
"İşte bu kördüğüm. Bunun adı kördüğüm." Batuhan yarım bıraktığım yerden şarkının sözlerini tamamlayıp başını omzumdan kaldırdı. Sesimi ifadesiz tutmaya çalışarak konuştum.
"Haberim yoktu geldiğinden. Ne zaman geldin?"
"Çok olmadı şarkı söylüyordun."
Anladığımı başımı sallayarak ifade ettikten sonra kollarının arasından çıkıp keki fırına verdim. Peki bundan sonra nasıl davranacaktım? İşte bunu ben bile bilmiyordum. Seveceksin Ece. Kendine bile hissettirmeden seveceksin.
Yeni texting kitabım Bendis'e göz atar mısınız?
Şimdiden teşekkürlerrr .. :-)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Görücü Usulü ✔
Novela JuvenilHer rengin bir anlamı olduğunu biliyor muydunuz? Mesela mavi; Sadakat demekmiş. Sadakati temsil edermiş. Mor asaleti, kahverengi güveni, pembe mutluluğu simgelermiş. Her rengin bir anlam olduğunu öğrendiğimden beri siyahım ben. Çünkü siyaha bakarsan...