G.U|BÖLÜM 3

14K 419 100
                                    

Her rengin bir anlamı olduğunu biliyor muydunuz? Mesela mavi; Sadakat demekmiş. Sadakati temsil edermiş. Mor asaleti, kahverengi güveni, pembe mutluluğu simgelermiş. Her rengin bir anlam olduğunu öğrendiğimden beri siyahım ben. Çünkü siyaha bakarsanız eğer görmek istediğinizi görürsün. Ben görmek istediğinizi gördüğünüz kişiyim. Mutluluk, sadakat, asalet yada diğer anlamlardan biri olmak yerine hepsini bünyemde barındırmayı tercih eden biriyim. 

Tavanı izlemekten yorulan gözlerim günün yorgunluğunun etkisiyle de yavaşça kapandı. Benliğimi teslim ettiğim karanlığın içinde gözlerimin önünde ki son görüntü Batuhan'ın beni öldürmek istercesine bakan kahverengi gözleriydi .Onu istemediğim için nefret ediyordu benden . Ve galiba hayatının sonuna kadar da  nefret edecekti . 

Gözlerimi açıp güneş ışınlarının aydınlattığı tavanıma baktım . Güzel tavandı aslında beyaz pürüzsüz. Kafayı yiyorum ey ahali imdat. Kendi düşüncelerime gülüp odanın penceresini açıp üzerinden perdeyi çektim . Dolabıma yönelip siyah kotumu ve kahverengi kazağımı giydim . Dışarısı pek soğuk olmasa da ben üşüyordum . Ayağıma siyah ayakkabılarımı giyip saçlarımı tepeden sıkıca topladım . Hastanede çalıştığım yüzümdeki morlukları kapatacak kadar makyaj yapıp odadan çıkmaya yeltendim . Yeltendim diyorum çünkü kapı kilitliydi . Elimi kaşlarımın ortasına getirip sağ elimle yukarı doğru gerdirdim . Sakin kalmalıydım .Sakin kalmalıydım . Sakin falan kalamıyordum . 

"Baba aç şu kapıyı . Kapıyı kilitleme hakkını sana kim verdi. 

Bir yandan kapıyı zorlayıp, bir yandan da bağırıyordum . Sesimi duyuramayacağımı anlayınca sırtımı kapıya yaslayıp hafifçe yere doğru kaydım . Oturunca başımı ellerimin arasına alıp şakaklarımı ovdum . Başım ağrıyordu . Tüm bu sıkıntı stres beni yoruyordu . Bir müddet yerde oturup pencereye bakmak için yerden destek alarak kalkıp baş dönmemi kontrol altına almaya çalıştım . Gözlerimi kapatıp bir kaç saniye bir yere tutunarak bekledikten sonra pencereye yöneldim. Ev müstakil bir ev olduğu için yere yakındı pencereler. Ama pencerede parmaklıklar vardı. Parmaklıkları hafif sallayıp kendime geçebileceğim bir alan yaratıp yaratamayacağımı kontrol ettim. Aslında parmaklığın sağ al köşesinden duvara sabitli olduğu yer oynuyordu . Biraz daha sallarsam yerinden koparabileceğime emindim . Derin bir nefes alıp parmaklığı sağa sola sallamaya başladım . Tam yorulup bırakmaya karar vermiştim ki son sallamam da parmaklığın sağ kenarının duvardan uzaklaştığını gördüm . Zafer kazanmışçasına gülümseyip çantamı bıraktığım yerden aldım . Önce çantayı dışarı bırakıp ardından zorda olsa ben dışarı çıktım . Galiba fazla yemek yememek ilk defa işimi kolaylaştırmıştı. Ayaklarım yere bastığında bir kez daha gülümseyip durağa doğru yürümeye başladım . Aklıma gelen Sezen Aksu şarkısıyla durup kulaklığımı ve telefonumu çıkarttım. Kulaklarımı dolduran sese eşlik ederek mırıldanmaya başladım. Yere bakarak yürümeye devam ederken gözümün önünde beliren siyah iki ayakkabıyla kafamı yavaş yavaş kaldırmaya başladım. Kaplumbağa hızıyla vücudunu tarayan gözlerim karşımdaki bedenin gözlerine denk geldiğinde sesli bir şekilde yutkundum . Batuhan'ın sert bakışlarıyla buluşan gözlerimi hızlıca çekip Batuhan hariç her yerde gezdirdim . Galiba artık tepki vermem gerekiyordu . İçimde bir yerlere kaçan sesimi bulup Batuhan'ın alev çıkan gözlerine tekrar baktım .

"Batuhan?

"Ece ?

"Ne yapıyorsun burada . 

Alaycı bir şekilde gülüp gözlerini gözlerimden çekti. Dilini dudaklarının üzerinde gezdirip sağ elimi elinin içine aldı . Dün gece garip hissettirdiği için komodinin üzerine bıraktığım yüzüğümü parmağımdan hiçte nazik olmayacak bir şekilde geçirip yüzündeki gülüşü sildi. Gözlerini tekrar gözlerimle buluşturup sağ eliyle çenemi kavrayıp sıkmaya başladı.

Görücü Usulü  ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin