FİNAL

8.2K 243 62
                                    

Feridun Düzağaç: Söz Ver 🎶

Her zaman gidip geldiğim yollar gözümde kıvrım kıvrım olup uzarken sık sık daldığım hayal aleminden kendimi çıkarmakta baya bir zorlanıyordum. Yusuf yolun ortasında açtığı şarkıya alçak sesle eşlik ederken şarkının içimde bir yerlere dokunduğunuu hissedebiliyordum. Ne diyordu Feridun Düzağaç biliyor musunuz?

"İnanırdım duyduğum her söze
Bir zamanlar saflık vardı
Şimdi yerim yok aldanmaya
Bir hayat sıradanı kalbim"

Burası yüreğimi eritirken nakarat kısmı biten ve oldukça kısa süren aşk hayatımın çaresizliğini anlatıyor gibiydi.

"Söz ver, durma öyle bana söz ver
Bakışına kanmam artık, söz ver
Çok zor soru değil bu, hadi çöz ver
Birlikte ölecek miyiz?"

Cevap verebilirdim bu soruya pek ala. Birlikte ölmeyecektik biz. Ellerimiz iki kıyıdan birbirine uzanan insanların ki kadar uzaktı artık. Ve ben yakınlaştırmayı, adım atmayı hiç düşünmüyordum. Araba yavaşlayıp bizim sokağa girdiğinde kalbimde ki ince sızı tekrar kendini belli etmişti. Bu kaldırımlar yalan demeden nasıl inanabilirdim çocukluğumun yalan olduğuna ? Yan evin çatısına kurulmuş güvercin yuvasında ki güvercinler anlatmadan nasıl inanırım? Ben henüz ortaokula giderken taşınan Bekçi Sinan abi sen koşmadın ,sen yaralamadın dizlerini bu sokakta demeden nasıl inanırım ? Topumuz her defasında kaçtığı için alan ve bir avuç şekerle geri veren Huriye Nine ; Ben sana şeker vermedim demeden nasıl inanırım? 

Buğulanan gözlerimle arabadan inerken boğazım düğüm düğüm olmuş, yalan olan şeylerin ağırlığı bedenimin üzerine koca bir yük gibi binmişti. Yol bayınca zihnimde kurduğum cümleler bir bir uçarken düşünebildiğim tek şey perde perde geçen çocukluğumda tek gerçek olan şeyin acılarım olduğuydu. Olduğu yerde sabit kalmak isteyen adımlarım evin önündeki iki basamağı çıkarken Yusuf kapıyı çalmıştı. Bir süre geçtikten sonra yüzündeki tebessümle kapıyı açan annem alinde ki bira şişesini yan tarafta ki dolabın üzerine bırakmıştı. Çatılan kaşlarını benden çekip Yusuf'a baktığında ne olduğunu çözmüş ama yine de duymak ister gibi bir hali vardı. 

"Neden geldiniz? "

Ne diyecektim ben şimdi bu soruya?  Nasıl cevap verecektim? Ben her şeyi öğrendim desem çok daha iyi mi olacaktı ? Ne diyeceğimi bilemediğimi anlayan Yusuf konuşma görevini devralmıştı.

"Ben anlattım ama Ece'nin sizden duymak istediği şeyler var Nergis Hanım. " Annem başını öne eğerken bunun utançtan olmadığını biliyordum. Kapının önünden kenara çekilip eliyle içeriyi işaret ettiğinde ayakkabılarımı çıkarma zahmetine girmeden eve girmiştim. Onlar kalbimi ezmiş ben bi halıyı tepelemişim çok mu ?

Oturma odasına girdiğimde elinde birayla maç izleyen babam pardon Vedat bey birayı sehpahanın üzerine bırakıp ayağa kalkmıştı. Yüzüne iğrenç bir sırıtış yerleştirirken midemin bulandığını hissetmiştim. Odada ki bira kokusu yeterince ağırken birde onun yüzünü görmek bana hiç iyi gelmemişti.

"Hoş geldiniz kızım. Batuhan oğlum yok mu ?" Yüzümdeki iğrenir ifadenin belirginleşmesine engel olamazken ondan iğrenmekten kendimi alıkoyamıyordum. 

"Vedat Bey sizinle konuşmam gereken bir şey var." Söylediğim şey kulaklarına gittiğinde önce gülümsemesi donmuş ardından kaşlarını çatmıştı.

"Böyle mi olduk şimdi Ece." 

Ondan iğreniyorum.

Bende içses, bende.

"Vedat Bey oturalım ve bana doğrularıanlatın. Ya da anlatmayın sadece yalan söylemeden sorularıma cevap verin yeter. Zira benim midem yalanlarınızı daha fazla kaldıramaz." 

Görücü Usulü  ✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin