Back Then
2015
Cardiff
•
RosieTuvaletin minik aynasından kendime bakarken bir yandan da suratımdan akan yaşları ardına bir yenisi ekleniyor olsa da elimin tersiyle silmeye çalışıyordum. Küçücük bir tuvaletti burası. Kolumu her silmek için kaldırdığımda dirseğim fayansa çarpıyordu fakat canımın acısı umrumda bile değildi.
Defterimi bulmak istiyorum.
'Tanrım,' dedim kendi kendime. 'ben çok aptal bir kızım.' kafamı sırtımı dayadığım fayansa birkaç kere vurduktan sonra burnumu çektim ve kapıyı açıp arkamdan sertçe kapatarak koridorda yürümeye başladım.
Defter...
Yeşil deri kaplı, üzerine kelebekler çizdiğim ve asla adımı yazmaya cüret edemediğim fakat adım dışında her şeyimin yazılı olduğu günlüğüm.
Tam olarak günlük bile denemezdi. Harry, ilk tanıştığımız zamanlarda doğum günümüzün aynı gün olduğunu fark ettiği an 18. doğum günümün üzerinden, tekniken doğum günümüzün, tam 1 hafta geçtiği için gördüğü ilk mağazadan yeşil kaplı bu deri defteri almış ve içine aklımdan geçenleri yazmamı tembihlemişti. Ben de gülerek başımı sallamış ve bunu unutmayacağımı söylemiştim.
Çünkü o zamanlarda bu kadar yakın olacağımızı ikimiz de bilmiyorduk. Aklımdan geçenin sadece O olacağını bilse yine de böyle bir hediye verir miydi?
O defteri her dakika yanımda taşımam en başında hataydı! Ama o defter benim bir uzvum gibiydi, nasıl yanımdan ayırabilirdim ki?
Çocuklar konsere çıktığında bu sefer onları izlemek istememiştim. Çok yorgundum. Sadece oturup defterime bir şeyler karalamak istiyordum. Defterin olmadığının o andan beri farkındaydım fakat üzerinden ne kadar geçtiğini net bir şekilde söyleyemezdim. Benim için asırlar gibiydi ama sadece yarım saat olmuş olabilirdi de, bilemiyordum.
Otelden çıkmadan önce çantama attığıma yemin edebilirdim. Çünkü hatırlıyordum. Harry'le birlikteydik. Arenaya gelmeden önce bavullarımızı hazırlıyorduk ve bavulumun üzerinden defteri alıp kendi sırt çantama koymuş sonra da tuvalete girip odadan çıkmıştım.
Buraya gelene kadar da çantamın ağzını açmamıştım.
O kadar emindim ki, sadece bir an belki Harry'nin çantasına koymuşumdur diye onun çantasına da baktım ve o andan itibaren yorgunluğum korkunç bir boşluk ve mutsuzluğa dönüştü.
Defteri çocuklar dışında birinin bulup okuması önemli değildi çünkü çocuklar dışında kimsenin anlayamayacağı şekilde yazmıştım, bu ihtimali düşünerek. Çocuklardan biri bulsa da okumazdı zaten. Yine de hiç bu kadar bir uzvum kopmuş gibi hissedeceğimi düşünmezdim.
Defterimin kaybolması yerine fiziksel bir acı çekmeyi o kadar tercih ederdim ki şu anda.
Yavaş yavaş çıktığım koridordan kulislerine doğru yürümeye başlarken saçma olduğunu bilsem de koridora belki düşmüştür diye yere bakarak yürüyordum. Bu yüzden bana sıkıca sarılan Harry'i bana sarılana dek görmemiştim bile.
Demek ki asırlar değil yalnızca bir buçuk saattir defterimi arıyordum. Harika!
''Çekil üstümden, çok terlisin Harry.'' huysuzlanarak kollarından kurtulmaya çalıştığımda gülmeye başladı. Ağladığımı fark etmesini istemediğim için kafamı kaldırıp da suratına bakmak istemedim. Sadece olduğum yerde debelendim fakat bu kollarını bana daha sıkı sarmasına sebep oldu.
''Bu halim için kendini feda edecek binlerce kız bulabilirim.''
''İyi git onlara sarıl o zaman bırak beni!'' Sesim istediğimden daha sert çıkmıştı. Bundan anında pişman oldum. Şimdi ne yapacağını biliyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyes Wide Open
Fanfiction"Yalan söyleyen bir insanı fark etmeyi ancak senin gibi benciller beceremez, nasıl da inandın ama?" Omuz silkip elimdeki elmaya uzandı. "Çok da emin olma derim ben."