Sizi bayıla bayıla dinlediğim Amy Winehouse şarkısı'na ait bir bölümle baş başa bırakıyorum. Ne kadar geç olsa da iyi bayramlar!
Rosie
Zaman kavramımı gözlerinin içerisine bakarken kaybediyordum. Ellerimle tutabildiğim, avuçlarımı kapatıp hapsedebildiğim, uzağına kaçabildiğim onca saatler; onun gözlerine baktığım an saliselere dönüşüyor ve avucumun içerisinde bir yıldız gibi patlayarak tozlarını bulaştırıyordu.
Gözlerinden bir an bile çekmediğim bakışlarımı takip ederken ''Sıkıldım.'' dedim. ''Başka bir şey oynayalım.'' Sıkılmamıştım fakat bu oyunu oynamak artık lehime değil aleyhime işliyordu. Sorduğum hiçbir soruya istediğim şekilde cevap alamadığım gibi onun sorduğu sorular beni köşeye sıkıştırmaktan başka hiçbir şey yapmamıştı. Elimde hiçbir şey olmadığı gibi şimdi daha çok soruyla kalan ben olmuştum ve bundan hiç ama hiç hoşnut değildim. Hedef acilen ona geri dönmeliydi ve bu oyun artık işe yaramıyordu.
''İşine gelmedi bence ama tamam öyle olsun. Ne dersen o. Nasıl istersen.'' Ellerini saçlarından geçirirken omuzlarını silkmiş, oturduğu yerde hareketlenerek biraz daha rahat bir konum bulmaya çalışmıştı. Anlattıklarına karşılık hiçbir cevap vermediğim için üzüldüğünün farkındaydım fakat bu, tüm yaşadıklarımız ve birbirimizin haberi olmayan birikmiş onlarca anılar bir otobüsün zemininde konuşulacak gibi değillerdi. Biz birimiz diğerini bir buluşmaya çağırmadı diye tartışmıyorduk. Ben sayfayı çevirmiştim ve bir sonraki sayfaya onu koymamıştım. Bizim için İngiltere ve Amsterdam arasında geçen zaman kadar değil, Atlas Okyanusu uzunluğunda bir mesafe gerekliydi.
''2 doğru 1 yalan oynayalım.'' Hala elinde tuttuğu bardağa doğru atılıp elinden aldım ve geriye doğru eğilerek onu da dolabın içerisine koydum. İkimiz de daha fazla içmemeliydik.
''O ne?'' kaybolmuş ifadesiyle bana bakarken ciddi olarak mı bu soruyu sordu, yoksa dalga mı geçti anlamlandırmaya çalışıyordum fakat gerçekten de bilmiyordu.
''Hiç mi oynamadın?'' dedim hayretle doğrulurken. Şaşkınlığımı gizleyememiştim. Böyle saçma oyunumsu şeylere bayılırdı. Bu aptal oyunlardan birlikteyken o kadar çok oynardık ki, bir tür kötü olan şeylerden kaçışımızdı. Boş kalan fakat değerlendiremediğimiz çoğu anımız böyle oyunlar türeterek harcadığımız zamanlarla doluydu. ''Tamam her neyse, 3 cümle kuracağız ya da olaylar anlatacağız ve bunlar genelde kendimiz hakkında şeyler olmalı. Birbirimizin bilmediği şeyler. Bunlardan biri yalan olacak. Karşı taraf da hangisinin yalan olduğunu tahmin etmeye çalışacak. Basit bayağı aslında.''
''Sen başla o zaman.''
Başımı salladım ve ellerimi bacaklarımın üzerine koydum. Stratejik davranmalıydım. Eğer ne yapmaya çalıştığımı anlarsa oynamazdı ve ben mail şifresini öğrenmeden bu otobüsten inmek istemiyordum.
''En sevdiğim peynir türü isli peynir, Amazon hesabım senin adına kayıtlı kaldığı için geçen sene 'ünlü birini taklit ediyorsunuz' sebebiyle hesabım engellendi ve Orlando gezisinde çantanı kaybeden Tom değil bendim.''
''Bu kadar zor başlayamazsın!'' dedi sitemle. Aldığı nefesi seslice dışarı verirken kendi kendine bir kavgaya gireceğini hiç düşünmemiştim fakat öyle oldu ve ben karşısında sinirlendirmemek adına gülmemek için kendimi çok ama çok zor tutuyordum.
''Bir kere sen isli peynir değil Camembert seversin ama emin olamıyorum ya değiştiyse?'' Gerçekten de kendi kendine kavgaya girmişti. Başını eğmiş, bir elini kendi verdiği cevabı anlamlandırmaya çalışırcasına sallarken diğer elinin parmaklarıyla alt dudağını kıstırmıştı ve bunu izlemek inanılmaz zevkliydi. '' Amazon hesabının askıya alındığını biliyorum maili bana geldi çünkü ama hesabını açmayı denesem de açamadım, yoksa onu halletmeye çalışmıştım. Tom'un kaybettiğini de hiç düşünmedim çünkü içinde Kendall'a aldığım hediye vardı. Çok ağlamıştın o gün. Kızacağımı düşündüğün için Tom'a söylettirdiğini düşünmüştüm. Senden önemli değildi zaten. Of Rosie! Bu kadar ortada bırakan şeyler soramazsın!''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyes Wide Open
أدب الهواة"Yalan söyleyen bir insanı fark etmeyi ancak senin gibi benciller beceremez, nasıl da inandın ama?" Omuz silkip elimdeki elmaya uzandı. "Çok da emin olma derim ben."