RosieYumuşak yatağın üzerinde bağdaş kurmuş, üzerimde onun kokusunun sinmiş olduğu bir tişörtle oturuyor ve duvarları izliyordum.
Yokluğunda kendime birçok şeyi kabullendirmiştim fakat şimdi odanın köşesindeki ahşap sandalyenin üzerinde duran çantamın içerisinde varlığını bir külçe gibi hissetiren defterin varlığını bir türlü kabullenemiyordum.
Ben bu değildim. Hislerimin üzerindeki puslu alkol etkisini yavaş yavaş kaybettikçe yaptığım şeyin ne kadar aptalca olduğunun daha fazla farkına varıyordum. O benim defterimi aldı diye ben de onunkini almak zorunda değildim, bu bana yakışmazdı. İçinde ne yazdığını merak ediyordum ama bakmayacaktım. Ona bunu bana yaptığı için bu kadar kızmışken aynısını ben yapıp haksız konuma düşmeyecektim.
Yalnızca tek bir şeyi yapmaya kendime izin verebilirdim. Harry her zaman defterlerinin son sayfasını benim için boş bırakırdı. Çünkü ben hep son sayfalara gizli notlar yazar, minik resimler çizerdim ve o da bunu yapmamı çok sevdiğini söylerdi. Bence, bu defterin son sayfası ama yalnızca son sayfası hala bana aitti.
Yani, umarım bana aitti.
Fakat bir yanım da kendime Harry'e sertçe hatırlattığım sınırların aynısının benim için de geçerli olduğunu çenesini bir saniye bile kapatmadan bana haykırıp duruyordu. Bu durumda Harry'nin hayatındaki hiçbir son sayfa 2015 yılının bir güz öncesinden beri bana ait değillerdi.
Kendimle savaşmaktan çok yorulmuştum. Sürekli geçmişten çıkan bir anıma takılıp düşüyordum. Hareketlerimi, davranışlarımı hatta karar mekanizmamı bile etkiliyordu. Bir ben vardı ve beynimin içerisindeki benle o kadar çok kavga ediyordu ki, ortada ne galip ne mağlup vardı çünkü kılıçlarını çektikçe benim etim lime lime oluyordu.
Gemma çok haklıydı. Ya Harry'le şu şekilde konuşmayı tamamen kesmemiz gerekiyordu ya da gerçekten karşılıklı konuşup hayatlarımızda birbirimizin yerinin kesin dille nerede olduğunu birbirimize net bir biçimde göstermemiz. Benim ikinci seçenek için gücüm kalmamıştı fakat böyle ilerlemeyeceğinin de farkındaydım. Ne kadar böyle birbirimizi yiyerek devam edebilirdik ki? Bu imkansızdı. İkimiz de iki haftada iki yıl yaşlanmış gibiydik. Ben de o da geçmişten kopamadığı için her küçük problemde birbirimizin önüne kişisel problemlerimizle çıkmakta sıkıntı görmüyorduk.
Öbür türlüsünü bilmiyorduk, keşke bilebilseydik.
Bağdaş kurduğum yatakta hareketlenip çıplak ayaklarımla parkenin üzerine bastım ve yavaş adımlarla çantamın üzerinde durduğu sandalyeye adımladım. Hemen yan odamda Gemma uyuyordu ve uykusu bir bebeğin uykusu gibi hafifti, bu yüzden sessiz olmaya ekstra özen göstererek çantamın fermuarını ekstrem bir yavaşlıkta çektim ve defteri içerisinden çekip aldım. Çantamın içerisindeki kaleme ulaşmaya çalışmayacaktım, zaten komodinin üzerinde mavi bir stabilo duruyordu, favorim olmasa da işimi görürdü.
Defteri kurcalamadım, hatta ışığı bile açmadım. Yalnızca ay ışığıyla aydınlanan odada özellikle içerisindeki görmemek için üstün bir çaba sergiledim ve hemen son sayfayı açtım. Bunu yaparken gözlerim kapalıydı. Neyle karşılaşacağımı bilmiyordum.
Boş olması mı daha çok canımı yakardı yoksa dolu olması mı?
Gerçekten bilmiyordum.
Yavaşça gözlerimi araladım ve korka korka son sayfaya baktım.
Boştu.
Bomboştu.
Beynimin içerisinde bir yanım 'aksini gerçekten bekliyor muydun?' Derken diğer bir yanım 'bu hiç iyi değil, aşmalıydınız.' Diyerek başını onaylamazca iki yana sallıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eyes Wide Open
Fanfiction"Yalan söyleyen bir insanı fark etmeyi ancak senin gibi benciller beceremez, nasıl da inandın ama?" Omuz silkip elimdeki elmaya uzandı. "Çok da emin olma derim ben."