You're somebody else

1.1K 106 112
                                    



Rosie

Kafam bok gibiydi. Dakikalardır mutfağımın ortasında şişeden şampanya içiyordum. Louis, Melissa ve Harry o kadar kendi dertlerine düşmüşlerdi ki, birbirlerine sataşıp cevap yetiştirme hırslarından beni komple unutmuşlardı. Bir anda salona girip ellerimi birbirine vursam biteceğini biliyordum fakat bu sefer odak bana dönecekti ve aldığım yudum yudum şampanya bile odağın bana dönmesini kaldırmama yardımcı olamıyordu.

Sanki yanlışlıkla Alaadin'in lambasını ovalamıştım ve içinden çıkan cin bütün dileklerimi birbirine karıştırmış gibiydi. Yıllarca hayalini kurduğum şeyler hiç istemediğim şekillerde gerçek olmaya başlamıştı ve ben başa çıkamıyordum. Herkes o kadar kendini düşünüyordu, hala ve hala herkes o kadar bencilliklerine yeniliyordu ki, yine ve yine benim hissettiklerim arka planda kalıyordu.

Açık ve basitti. Süslü cümlelerle karşılığı bile yoktu bu duygunun. İçtiğim içki dahi içeriye gidip yarım kalmış bir konuşmayı tamamlamam için bana güç vermiyordu çünkü istediğim şey bu değildi.

Delirecektim artık. Sürekli bir şeyler bir şekilde kontrolümden çıkıyor ve yine yapmak istemediğim şeylerin ortasında kalıyordum.

Şişeyi masanın üzerine bıraktığımda avcuma baktım. Harry'nin arabasının anahtarı bendeydi.

Bir kez daha kafamı kaldırdım ve sanki duvardan salonumu görebilecekmişim duvara baktım. Bir şeyleri görememem sorun da değildi gerçi, sesleri hala o kadar yüksekti ki hala birbirlerini yiyor olduklarını anlamam için gözlerimin önünde kanıtlamalarına ihtiyaç duymuyordum.

Bu yüzden, kararımı değiştirmeden hızlıca az önce girdiğim kapıyı sessizce açtım ve evden çıktım.

Yesin dursunlardı şimdi birbirlerini. Ben bu konuşmayı yapmak istediğim sürece yapacaktık. Kimse beni buna zorunlu kılmayacaktı. Ben beni her istedikleri şeye zorunlu bırakabilmeleri için kendime yıllarca acı çektirmemiştim. Bir şeyler değişmeliydi, öyle ya da böyle benim kuralıma göre oynamayı öğreneceklerdi.

Hızlıca merdivenleri inip resmen arabaya koştuğumda çantamı komple arabada unutmuş olmamın bir kez işe yaraması beni içten içe çok sevindirdi. Telefonum, cüzdanım resmen ihtiyacım olabilecekti her şey yanımdaydı. Birkaç dakika önce indiğim sürücü koltuğuna geçerken arabayı olabildiğince hızlı çalıştırmaya çalıştım. Aynı zamanda da düşünüyordum, kime gitmeliydim?

Çünkü biliyordum er ya da geç fark edeceklerdi. Harry'nin arabasını aldığım için de geri gelmek zorunda olduğumu hesaba katmaları gerekiyordu bu yüzden sık boğaz edemeyecekleri birini bulmak zorundaydım.

5 yıldır yalnızdım, artık bir dakikamı bile kendimle geçirmek istemiyordum. Ben her şeyden herkesten kaçmıştım da ne olmuştu sanki? Hayatın arkamdan bu kadar akışında devam ettiğini bilseydim en fazla 3 ay harcar dönerdim.

Değmeyeceğini bu kadar yıl sonra fark etmek koyuyordu. Zor da olsa bunu kendime itiraf etmiştim işte. Değmemişti. Gelmiştim ve herkes kaldığı yerden devam etmeye başlamıştı bile. 2 hafta yetmişti. 2 hafta önce ''sana her dakikayı pişman edeceğim'' diyen Harry 2 hafta sonra utanmasa seninle uyuyabilir miyim diyecek kıvama gelmişti. Ya bir şeyler planlıyordu ki buna ihtimal vermek istemiyordum, ya da beni gördüğü an benden nefret ettiğini düşünmüş fakat vakit geçtikçe bunu yapamayacağını fark etmişti.

Bilmiyordum. Konu Harry olunca her şeyin olabileceğini ben yıllar önce fark etmiştim. Harry'di bu. Her şeyi yapabilme potansiyeline sahipti.

Elimle direksiyona vurdum. Böyle olmamalıydı. Bunun için bu kadar yalnız kalmış olamazdım. Sindiremiyordum. Çektiğim setleri birer birer yıkıyorlardı. Birbirimize iş dışında yaklaşmamalıydık. Doğru düzgün özür bile dilememişti. Ne için yaptığımı anladığını bile düşünmüyordum. Üstelik, tanrı aşkına sevgilisi vardı! Bu kırmızı kalemle altını çizdiğim, kalın kalın çevresini daire içine aldığım bir kelimeydi.

Eyes Wide OpenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin