the day doesn't pass without you

1.6K 114 95
                                    




Rosie

Herkesin hayatta geride bıraktıktan sonra 'ya tekrar karşılaşırsak?' diye düşünüp o anı kurguladığı bir insan vardır hayatında. Kimileri için bu insan bir aile üyesi olur, kimileri eski sevgili, kimileriyse bir zaman yediğin içtiğinin ayrı gitmediği fakat şimdi aranızdan upuzun bir köprünün geçebildiği uzaklığa düşülen arkadaşlıklar.

Benim için ise bu kişi Harry'di. Burayı, bu ülkeyi bırakmaya karar verdiğim ilk günden itibaren geleceği düşünmüştüm. Biliyordum, er ya da geç tekrar karşılaşacaktık. Bir kere o ünlüydü. Karşılaşmamız satın aldığım bir konser biletine bakacak kadar basitti aslında.

Yine de yapmamıştım bunu. Fakat olası bir sürü senaryo hayal etmiştim.

Eğer Harry'i kalan gelecek hayatımda görürsem yaşanacaklar senaryosu.

Bazı senaryolarda ortak arkadaşlarımızın düğünlerinde karşılaşıyorduk. Bazılarında o benim adresimi bulmuş oluyordu. Bazılarında da ben onun herhangi bir şovuna gitmiş oluyordum.

Hepsinin sonunda da kendimi ağlarken görüyordum.

Geride bırakmayı, hayatımda bir 'anı'ya dönüşmesini istemediğim tek insandı o. Yazık olmuştu.

Oturduğum deri koltukta kıpırdandım ve gözümün önüne düşen perçemlerimi düzeltme ihtiyacı hissederek elimi saçlarıma götürdüm.

Ben yalnızca önüme çıkan şansı değerlendirmiştim.

''Rosie, portfolyon çok güçlü. Önümüze düştüğü günden beri işlerini inceliyorum. Hepsi birbirinden iyi. Çalıştığımız ajans seni önerdiğinde bizim seni değil de senin bizi seçmemenden çekindik açıkçası.''

''Farkındayım, maaş çekime de yansımış bu çekince.'' Başımı sallayıp gülümsediğimde bir saniyeliğine patavatsızlık yapıp yapmadığım konusunda şüpheye düştüm fakat karşımdaki masanın üzerindeki isimlikten adının Andre olduğunu öğrendiğim adam da gülüşüme eşlik etti.

''Harry de dosyana bayıldı. Seninle tanışmak ve tur için tasarladığın projeyi sunman için için hepimiz çok sabırsızız fakat onlar başka bir yerden buraya geleceği için geç kaldılar biraz.'' Andre'nin kolundaki pahalı saate gözüm kaydı. Bu işten iyi kazanıyor olduğu su götürmez bir gerçekti.

''Sorun değil,'' hafifçe başımı salladım. Gözlerini çekinmeden baştan aşağı beni süzmek için kullandığında derin bir nefes alıp verdim.

Erkekler, erkekler.

Geniş, dört tarafı da ses geçirmez camlarla kaplı bir toplantı odasında oturuyorduk. Andre, prodüksiyon şirketinin pr uzmanıydı ve dediğine göre beni bulan kişi oydu.

Ne yaptığını bilseydi ismimi duyduğu an dosyayı çöpe atardı bence. Bu yüzden bu ülkenin dosyaları incelerken isim cinsiyet ve fotoğrafı saklı tutmasına bayılıyordum.

Bu kural yüzünden burada oturabiliyordum. Bu işe ben başvurmamıştım. Gerçekten de ajansım uluslarası sisteme portfolyomu sunmuştu ve onlar da beni istemişlerdi. Ben de bunu bir işaret olarak algılamıştım.

Kabul etmeyebilirdim elbette fakat Harry için duygularımı harcamıştım zaten. İşimi de harcayacak değildim.

''Hah, işte geliyorlar!'' Andre, uzun ahşap toplantı masasının karşısından kapıya doğru ayaklandığında ben de acele etmeden yerimden kalktım ve bej rengi paperbag pantolonumun üzerinde hiçbir şey olmamasına rağmen toz gelmiş gibi yaparak elimi vurdum. Bu ellerimin titrediğini fark etmeme sebep oldu fakat kendime birkaç saniye izin vererek arkama dönmedim.

Eyes Wide OpenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin