Kiwi

995 90 146
                                    




Rosie

Bacaklarımı otel odasının fransız balkonundan sarkıtmış, saçlarımın rüzgarda uçuşmasını umursamadan sokağı izliyordum.

Odaya geldiğimden beri uyumak dışında her şeyi yapmıştım.

Kahve masasının üzerinde duran aylık felemenkçe dergilerin hepsini karıştırmıştım mesela. Kettle'da su ısıtmış, kendime pickwick'in ahududulu çayını demlemiştim. Ardından bavulumu toplamış, sonra düzenini beğenmeyip tekrar boşaltıp yerleştirmiştim.

Bacaklarımı salladığım boşluk, bana zemini kurumuş, kuruluktan çatlamış bir toprağı anımsatıyordu. İnsanlar koşuşturuyordu, kafaları güzeldi, kimisi ağlıyor, kimisi ise kahkahalarla gülerken tökezleyerek arkadaşlarına tutuyordu. Fakat bana ait değildi.

Hemen aşağıda oluşan hiçbir an bana ait değildi.

Ben ise bu uçurumun kenarında öylece oturmuş bacaklarımı sallayarak benliğimin çatlaklardan sızmaması için elimden geleni yapıyordum. Çünkü ben çizmelerimi giysem de, basmaktan korktuğum bir su birikintisi yoktu.

Bu uçurumun dibi kupkuruydu.

Hala umut var mıydı? Şahsen, bilmiyordum. O kadar gömülmüştüm ki bilinmezliğe, nereden tutsam orasından elimde kalıyordu. Uzadıkça uzadıyordu ve ben bundan hiç hoşlanmıyordum.

Benim bu uçurumun dibinin tekrardan yeşermesi için yeterli suyum yoktu. Yoktu işte. Basit ve yalın.

Yanıbaşıma koyduğum telefonumu odaya geldiğimden beri ilk kez elime aldım ve öncelikle unutmadan Zayn'in engelini kaldırdım. Onu arayacaktım ama şimdi değildi. Ardından bildirim paneline önemli bir şey olup olmadığına dair kayan bakışlarım Joe'nun mesajında takılı kaldı.

Joe: Sana bunu belki de söylememem gerekiyor, çünkü ben de pek emin değilim ucunun nereye çıktığına ama sanırım Kiwi şarkısı Archie'yle ilgili bir şeylerden esinlenerek yazılmış. (01.21)

Mesajı okumamla eş zamanlı hızda Joe'nun isminin üzerine bastım.

Bu delilikti.

Bu saçmalık ötesiydi.

Daha bu durum ne kadar karışacaktı?

''Bu imkansız!'' dedim kısık fakat sert bir şekilde. ''Kiwi bir kere seks şarkısı değil mi? Nereden duydun bu çok saçma! Fan teorisi gibi mesaj atıyorsun bana! Oldu olacak-''

''Jeff Harry'i aradığında şarkıyla ilgili bir şey söyledi. Ben de alakalı olabileceğini düşündüm. Sana da iyilik yaramıyor ama Rosie!''

Sözümü aynı hızda kestiğinde derin bir nefes aldım. Bir cevap alamadan otuz kere karışıyorduk. Gerçekten kendimi iyice bataklıkta debelenen kurbağa gibi hissetmeye başlamıştım.

''Tamam neyse kapat, ya da dur kapatma!'' son anda bağırarak sanki bir etkisi olacakmış gibi bir elimi de havaya kaldırarak verdiğim tepkiye karşılık Joe'dan aldığım sinir bozucu bir kıkırdama olsa da üslubumu bozmadan devam ettim.

''Siz otobüsle mi gidiyorsunuz Paris'e yoksa uçakla mı?''

''Otobüs mü kaldı sence? Biz hala Jeff'le bugün yaşananlardan dolayı basına bir şey sızmasın diye uğraşıyoruz. Uçakla geçeceğiz o yüzden.'' Ahizeye doğru fark etmeden üflediğinde hevesle konuşmaya başladım.

''Beni de yanınıza alsana. Lütfen. Lütfen ne olur lütfen, lütfen!''

''Sormam lazım.''

''Ya!''

Eyes Wide OpenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin