Happy

1.1K 107 179
                                        




Rosie

Masadaki boş bardaklar takip edemediğim hızda yenilenirken ben bu bulanıklığın ortasında sabit kalan tek fotoğraf odağıymışım gibi hissediyordum.

Aşina olmadığım anılara gülünüyor, tanımadığım isimler konuşuluyor ve bilmediğim durumlar hakkında yorumlarda bulunuluyordu.

Bense yalnızca vişne suyumu yudumlamakla meşguldum. Biram bittikten sonra bir tane daha isteyesim gelmemişti. Bu gece ayık kalmak istiyordum.

Louis'yle pek iletişim kurmamıştık. Ne yalan söyleyeyim, Chili soslu patates olayından sonra ben zaten yerimde ufalıp yok olmak istediğim için elime geçen hiçbir pası Louis'ye göndermeye çalışmamıştım bile. Benim de kabullenmem gereken bazı şeyler vardı. Hiçbir resim gözüktüğü gibi kalmazdı.

Harry'se, Harry'di işte. Umarsız, ortama ayak uyduran, öylece içinden geldiği gibi davranan Harry. Adam'la muhabbeti minimum düzeyde tutmaya çalışırken hala Ella'yla şakalaşabiliyor ve Sam'in şakalarına yüksek desibelde kahkahalar atıp bana da arada ayıp olmasın diye birkaç cümle paslıyordu.
Çünkü o yıldız çocuktu. Bu arkadaş gruplarımızda herkes tarafından bilinen fakat dile getirilmeyen bir gerçekti. Grupları Sam yönetir, Harry ise yönettirirdi.

İçimden geçenlerin aksine dışarıya yansıttığım Rosie ise bir hayli şaşırtıcıydı. Ben bile sergilediğim performansa şaşkındım fakat iyi gidiyordum. Yanağıma dayadığım vişne suyu bardağının soğukluğu tenime işlerken gözlerim her ne kadar Ella'da olsa da Matty'nin ismimle bitirdiği cümlesine karşılık ''evet,'' dedim gülümseyerek.

Neye evet dediğimi bile bilmiyordum.

"Bir haftaya burada olmayıp eski tur günlerinize geri döneceksiniz o zaman, Rosie de onayladığına göre."

En azından tehlikeli bir şeye evet dememişim, başımı salladım. Doğruydu, bir haftaya burada olmayacaktık. Harry'se benim aksime Matty'e uzun uzun açıkladı fakat ben dinlemedim, kafamın içi zaten bir güveçten farksızdı. Beynimde dönen düşüncelerin haddi hesabı yokken odağımı Harry'de tutmakta zorlanıyordum.

Her şey bir anda olup bitiyordu ve ben yetişemiyordum.

''Sahiden Harry, Jane'le nasıl gidiyor? Onu da çağırdım fakat İngiltere'de olmadığını söyledi.''

Sam çakırkeyif bakışlarını Harry'nin üzerinde gezdirirken elimdeki bardağı iyice yanağıma bastırdım.

Demek ki cidden Jane'le sevgililerdi. Jane eğer Sam'in grubuna sızdıysa, bir şeyler gerçekten iyi gidiyor demekti.

''İyi,'' dedi omuzlarını silkerek. Bakışlarında hiçbir şey değişmemişti fakat gözlerindeki donukluğun aksine suratından gülümsemesini eksik etmedi. ''Bir ilişki nasıl olmalıysa öyle gidiyor. Amerika'da şimdi o, çekimleri var.''

Belli etmemeye çalışarak içime derin bir nefes çektim. Her ne kadar sigara ve alkol karışımı bir nefes olsa da bir nebze iyi gelmişti. İçimde birbirine dolanmış ipten yumakları tek tek nasıl çözecektim bilmiyordum. Dolandıkça sıkıyor, sıktıkça nefes almamı engelliyorlardı.

Harry'nin kız arkadaşı 'konsepti' hiçbir zaman yabancı olduğum bir durum olmamıştı. Yalnızca benim için altı kalın çizgilerle çizilmiş ve sonuna birçok ünlem konulmuş bir durum vardı; Harry'nin hiçbir kız arkadaşı benim ağzımdan Harry'e duyduğum hisleri dinlememişti.

Kendimi gerçekten ihanete uğramış hissediyordum. Jane'in hiçbir şey yokmuşçasına James'e yakarışımı dinleyip ardından aylar sonra karşıma bu konumda çıkması kocaman bir kamera şakasıymış gibi geliyordu. Harry'e olan hislerimden utanmıyordum fakat bu konum olmayı seçtiğim bir konum değildi. Jane kimdi ve neden benim erkek arkadaşına olan hislerimi benim ağzımdan eksiksiz bir şekilde bilme şerefine erişmişti?

Eyes Wide OpenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin