Merhabalar yine ben! Dönüşüme en çok sevinecek olan biricik aşkım @queenofpuskevit içindir bölüm xx
•••"Hayat dolu kahkahası bir gün bir kendini bilmez yüzünden kaybolacak diye çok korkuyordum.
Melisa, benimle olsaydın her an gülmen için ömrümün yarısından vazgeçebilirdim. Geri kalan yarısında da gülüşünü doyasıya seyrederdim."Emir, Doğu'nun yüreği, ruhunun naif parçası... Belki de saf sevginin temsillerinden biri... Bir kitap kahramanı olması iç burkuyordu. Ama hemen ardından gelen onun Doğu'nun bir parçası olduğu düşüncesi o burukluğu tarifsiz bir heyecana ve huzura bırakıyordu.
Gece geç saatlere kadar Doğu'yla mesajlaşmayı ve kitap hakkında soru cevap yapmayı bir gelenek haline getirmeye başlamıştım. Düne kadar sürekli ben ona yazmış ya da aramıştım ve kitap hakkında konuşmuştuk. Dün ise o yazmıştı ve beni şaşırtmıştı. Mutlu ettiğini de eklemeden geçemezdim.
Hal böyle olunca öğrenciler için haftanın son günü olan kurtarıcı cuma gününü biraz geç karşılamıştım. Asla pişman değildim!
Kamer'in aramasıyla uyanmıştım ve hızlıca hazırlanmış kahvaltı yapmadan evden çıkmıştım. Çocuklar binanın önünde beni bekliyorlardı.
"Burkay, kök salmışsın kardeşim!" dedi Onur korkuyla.
"Son yirmi dakikam Nil Atasoy'u beklemekle geçti de ondandır." dedi Burkay.
"Yazar hanım, teşrif etmeseydiniz. Biz okulu odanıza taşırdık neden kendinizi yordunuz ki?" dedi Onur. Yine havasındaydı. Bugünkü hedefinde ise ben vardım belli ki. Bugün benimle uğraşacaktı.
Gözlerimi devirdim ve kollarımı kenetledim. "Bana laf sokmaya devam edersen geç kalacağız. Devamsızlığı sınırda olan biri için fazla rahatsın."
"Merak etme, Nil Atasoy. Ekrem hazretleri dilekçe yazdılar sağ olsunlar. Devamsızlığı temizliyorum bugün."
"Çenen kadar ayakların çalışsa okula varmıştık şimdi!" diyerek noktayı koydu Kamer.
❆ ❅ ❆ ❅ ❆
Beden dersinde Bedri Hoca'nın bizi serbest bırakmasıyla çocuklar tahmin edileceği gibi futbol topunu kaptıkları gibi sahaya koştular. Kızlar da voleybol topunu alınca görev tamamlanmış oldu. Ben ve Tutku ise dedikodu yapmayı tercih ettik. Kantinden kahvelerimizi aldıktan sonra bahçedeki banklardan birine yerleştik.
"Söyle bakalım bu göz torbaları neden bağırıyorlar biz buradayız diye?" dedi Tutku.
Suratıma konmaya kararlı olan gülümsemeyle girdiğim savaşı kaybetmiştim. Elimde olmadan bütün dişlerimi sergileyerek gülümsüyordum. "Gece Doğu'yla konuştuk."
Onunla sohbet etmiş olmanın yaşattığı duyguyu kelimelere nasıl dökebilirdim? Başka bir dünyadan gibiydi ve ben yavaş yavaş o dünyayı keşfediyordum. Her seferinde daha çok öğrenmek istiyordum dünyasını. Mesajlaşmak yeterli gelmiyordu. Onunla tekrar karşılıklı oturmak istiyordum. Bu sefer onu saatlerce dinlemek, gözlerinin içine bakmak, mimiklerini izlemek istiyordum. Telefondan duyduğumda beni afallatan kahkahasını canlı dinlemek istiyordum.
"Ben söylemiştim, kızım! Sen bu çocuğa karşı boş değilsin!" Bunu tekrar duymak önceki kadar ürkütmemişti. Tutku'nun da dediği gibi, kendimden ne kadar kaçabilirdim?
"Engel olamıyorum kendime. Etrafımdaki herkesten çok çok farklı."
"Sen kendin söylemiştin, onun gibi biriyle daha önce tanışmadığını. Bu iş olur, benden söylemesi." Tutku neşeyle ellerini çırptı. Gülümsüyordu ve benden daha mutluydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
agape
General Fiction''Kaybedecek hiçbir şeyiniz yok, aksine çok şey kazanacaksınız. Size ülkede en çok konuşulan ve merak edilen yazar olmayı teklif ediyorum. Bu fırsat kaç lise öğrencisinin eline geçer ki?''