9

57 12 14
                                    

Agape büyümeyi ve okunmayı hak ettiği için umutsuzca yb atmaya devam.....

Salı günü Onur okula gelmemişti. Çocuklarla o günü öyle böyle geçirmiştik. Akşam olduğundaysa annemlerle beraber Eylül ablayı ziyarete gitmiştik. Beni kitaptan dolayı tebrik etmişti ve aynı zamanda bana teşekkür etmişti. Her şey yolunda gidiyordu ve yakında taburcu olacaktı.

Bizden biraz sonra Burkay, Burkay'ın annesi Meltem teyze ve babası Hikmet amca gelmişlerdi. Onlardan sonda da Kamer, Kamer'in annesi Gül teyze ve babası Kadir amca gelmişti ve ekip tamamlanmıştı. Kısa sürede hastane odasını oturma odasına çevirmiştik. Onur odada çay yaparken Kamer kafeteryadan çerez ve kurabiye almıştı. Eylül abla da muhabbete katılıyor ve gülüyordu, yapabildiği kadar.

Eve döndüğümüzde Tutku'yu aramış ve Doğu'nun yemek teklifini ona söylemiştim. Tutku benim aksime Doğu'nun beni kandırdığını düşünmemişti hatta ben ona beni kandırıyor olabilir mi diye sorana kadar böyle bir ihtimali aklına bile getirmemişti.

"Masadan kalkmazsın, lavaboya gitmezsin." dedi.

"Ya o lavaboya gidiyorum deyip beni orada bırakırsa?" dediğimde bir nefes verdi.

"Nil, felaket tellalı gibisin. Eğer sana böyle bir oyun oynarsa sen de sözleşmeyi internete yayarsın ve onu rezil edersin."

"Evet, aynen öyle yaparım." diye onayladım. "Beni orada bırakırsa Necip Bey'i çağırırım ve ona ödetirim. Mesajlar da duruyor, Doğu benimle olduğunu inkar edemez. Sonra sözleşmeyi internette paylaşırım. O da uğraşır durur."

"Bence bunlara hiç gerek kalmayacak. Boşuna yiyip bitiriyorsun kendini. Görürsün, yarın çok güzel geçecek." Tutku iyi güzel söylüyordu da elimde değildi. İçime şüphe düşmüştü bir kere. Düşünmek istemesem de yapamıyordum.

"Her neyse," dedim. "sen ne yaptın? O yellozlara derslerini verdin mi?"

"Bugün İstanbul'daki ablam buraya geldi o yüzden okula gitmedim. Yarın onlara asla unutamayacakları bir ders vereceğim."

Ertesi gün, yani çarşamba günü hem heyecandan hem endişeden kafayı yemiştim. Düşünmeyeceğim desem de yapamamıştım. Öğleden sonra Onur hastaneye gitmek için okuldan kaçmıştı ve biz yine bizimkilerle kalmıştık.

Okuldan sonra eve döndüğümde annemle konuşmuştum ve gerçek yazarla toplantı mahiyetinde bir yemek yiyeceğimizi söyledim. Sonuçta ona bana paragöz dediği için pişman oldu, özür yemeği ısmarlamak istiyor diyemezdim. Annem böyle bir şey söylediği için Doğu'yu yolardı. Zaten bu çakma yazarlık teklifinden dolayı kıl oluyordu çocuğa, dövmek için bahane arıyordu. İkna etmek çok zor olmamıştı. Babama da çocuklarla olduğumu söyleyecekti.

Planlarımı bir kez daha gözden geçirdim.

1- Lavaboya gitmek yok.
2- Lavaboya göndermek yok.
3- Pahalı şeyler sipariş etmek yok.
4- Bir sıkıntı çıkarsa Necip Bey aranacak.

Bunlar yeterliydi.

Odama geçtim ve dolabımı açtım. Gideceğimiz yer muhtemelen lüks bir yer olurdu bu yüzden giyeceğim şey oraya uygun olmalıydı ama aynı zamanda 'Doğu senin için süslendim!' diye bağırmamalıydı.

Dolabımdan beyaz, siyah çizgili kayık yaka bir bluz ve siyah yüksek bel bir pantolon çıkardım. Bence gayet uygun bir kombindi. Ayakkabı olarak da siyah bir babet seçmiştim. Çok oyalanmadan binadan çıktım ve annemin çağırdığı taksiye bindim. Doğu'nun attığı mesajı açıp adresi okudum ve şoföre adresi verdim.

agapeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin