11

64 11 13
                                    

Merhaba, tekrar biz geldik. Siz neredesiniz?

Burkay gittikten sonra Onur da ablasının bugün taburcu olup eve geldiğini bu yüzden eve gideceğini söyleyip gitmişti. Kamer'in de morali bozulmuştu ve o da çok kalmamış gitmişti. Birkaç kere gruba yazmak istemiştim ama ortam daha çok gerilir diye korkup vazgeçmiştim.

Cumartesi günü geldiğinde ise Doğu ve Necip Bey'le buluşmak için yayınevine gitmiştim. İlk röportajım bir magazin dergisiyle olacaktı. Necip Bey televizyon programlarında gerileceğimi düşündüğü için önceliği magazin dergisine vermişti, zeki adamdı.

Necip Bey'in odasına girdiğimde beni Doğu karşılamıştı. Yalnızdı ve gülümsemişti.

''Günaydın.'' dedi gülümseyerek.

''Günaydın.'' dedim.

''Heyecanlı mısın?'' dediğinde bir nefes verdim.

''Korkuyorum dersek daha doğru olur sanırım. Korkuyorum, gerginim ve heyecanlıyım. Nasıl olacağı konusunda hiçbir fikrim yok.''

Doğu tekrar gülümsedi ve elini omzuma koydu.

O omzuma dokunduğunda nasıl hissetmiştim biliyor musunuz? Kurumuş toprakta çiçekler bitiyormuş gibi. Omzum onun dokunuşlarıyla hayat bulmuştu sanki. Etkilenmemeye gayret göstersem de yapamıyordum. Eli orada olduğu sürece sohbetimize konsantre olamayacak, mantıklı düşünemeyecektim.

''Merak etme, biz de orada olacağız. Korkmana gerek yok.'' dedi ve elini indirip ellerini pantolonunun ön ceplerine sıkıştırdı. ''Kitabı okudun değil mi?''

Sorusuyla içimi büyük bir huzursuzluk kapladı. Hayır, okumamıştım.

''Hayır,'' dedim çekinerek. ''okumalı mıydım?''

Doğu'nun yüzü aniden düştü. "Şaka yapıyorum de.'' dedi. Sanırım korkmama gerek vardı. "Nasıl okumazsın?'' dedi ve başını geriye atıp bir of çekti.

''Okumam gerektiğini bilmiyordum.'' diye savunmaya geçtim.

Başını indirip tekrar bana baktığında nefesim tekledi. Nefes alamadım.

''Nil, sen bir yazarsın. Tabi ki sana kitabınla ilgili şeyler soracaklar. Ders notlarını soracak halleri yok ya.''

Haklıydı. Ben bunu nasıl düşünememiştim? Bana sordukları sorulara cevap veremeyecektim ve her şey açığa çıkacaktı. Evet, oyun bitti. Dağılabilirdik.

''Ne yapacağız?''

''Röportaja kadar kitabı okuman imkansız.'' dedi ve elini çenesine götürüp kaşıdı. Düşünüyordu. Bir insan düşünürken nasıl bu kadar kusursuz görünebilirdi?

''Benim aklıma bir şey geliyor ama...''

Doğu'nun aklına gelen fikir zekice olduğu kadar tehlikeliydi. Sorulara o cevap verecekti. Sonuçta cevapları onun kadar iyi bilen biri daha yoktu, değil mi?

Plan şuydu; röportaj dergide yayımlanacağı için kamera kaydı olmayacaktı. Ben de sesim kısılmış gibi davranacaktım ve bana yöneltilen sorulardan sonra Doğu'nun kulağına cevabı söylemiş gibi yapacaktım. Doğu da soruları cevaplayacaktı. Röportajdan sonra ben ve muhabir fotoğraf çekerdik ve olur biterdi.

İşin bir kısmı yine bana kalıyordu, iyi oynamam gerekiyordu.

  ❆ ❅ ❆ ❅ ❆  

Necip Bey kadrajın dışında bizi izliyordu. Ben ve Doğu büyük rahat koltuğa - ne kadar rahat olursa olsun gevşeyememiştim - oturmuştuk. Yan tarafımda bir de tek kişilik bir koltuk vardı ve koltukların arasında küçük, cam bir sehpa vardı.

agapeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin