Artık keşfetseniz hani diyoruum.....
Karakterimizin ilham kaynağı @queenofpuskevit bölüm tabi ki senin olacak askım
Cuma günü, Doğu'yla görüştükten iki gün sonra, çarşambadan iki gün sonra, Onur okula gelmişti.
Tutku'yla en son Doğu'nun arabasındayken konuşmuştum. O günden sonra ne whatsappa ne de başka bir hesabına girmişti. Ona defalarca mesaj atmıştım ama geri dönmemişti. Telefonuna da ulaşılamıyordu.
Doğu'yla da konuşmamıştık. Sadece sosyal medyadan beni takibe almıştı ve ben de onu takip etmiştim. Birkaç kez whatsapptan son görülmesini kontrol etmiştim ama hepsi buydu. Ne mesaj atma cesaretini gösterebilmiştim ne de o mesaj atmıştı.
En arka sırada Burkay'la beraber oturuyordum. Önümüzde de Kamer ve Onur'un olduğunu tahmin etmek zor olmasa gerekti.
Ders kimyaydı. Kimyasal tepkimeleri işliyorduk ve bana bu konudan gına gelmişti artık."Yanma tepkimelerinin hepsinde su açığa çıkar." dedi Mehmet Hoca.
"Hocam?" dedi Onur merakla. "Bir soru sorabilir miyim?"
Mehmet Hoca, Onur'un sesini duyduğuna hem şaşırmış hem sevinmişti. Yani Onur'un derste konuşması şaşırtıcı değildi şaşırtıcı olan ders hakkında konuşmasıydı.
"Tabi ki Onur, tabi ki sorabilirsin."
"Hocam, suyun içinde iki hidrojen, bir oksijen var ya" dedi oturduğu yerden. Hoca da onaylarcasına salladı başını. "neden suyun altında nefes alamıyoruz, hocam? Nerede o oksijen?" Onur'un yine canı sıkılmıştı ve hocayla kafa buluyordu. Sorduğu soru bütün yaşam enerjimi sömürmüştü ve ben de başımı masaya bırakmıştım.
"He he sen bu kafayla kesin girersin 40 bine." dedi Burkay.
"Otur yerine." dedi Mehmet Hoca.
"Zaten oturuyorum, hocam." dedi Onur.
Sınıfta kıkırdamalar yükselince hocanın tepesi tam atmıştı.
"Ayağa kalk, o zaman! Ayakta dinleyeceksin dersi!" diye gürlediğinde başımı kaldırdım ve gülmemek için zor tuttum kendimi.
"Sonra bu ülke niye gelişmiyor diyorlar. Gençlerin aydınlanmasına katkıda bulunmuyorlar ki. Cillop gibi soruydu bence." diye mırıldandı Onur ayağa kalkarken.
"Bir şey mi dedin, Onur Elvermez?" dedi Mehmet Hoca sesini yükselterek.
"Şey dedim hocam, ben ayağa kalktım şimdi Burkay arkadaşımız tahtayı göremeyecek."
"Burkay, görebiliyor musun oğlum? Sıkıntı var mı?" dedi Mehmet Hoca.
Gülen Burkay ciddileşti ve biraz sola kayıp başını sola yatırarak hocaya baktı. "Böyle bakınca görüyorum hocam. Sıkıntı yok." dediğinde gülmemek için elimle ağzımı kapattım.
"Alacağın olsun, Berkay Alpuğan. Bunu yanına bırakmam ama." dedi Onur yine mırıldanarak. "Boynun kopsun, inşallah."
Kamer oturduğu yerden sessiz sessiz gülüyordu. Onur sinirleniyordu evet ama gülmemek imkansızdı o an. Hiçbirimiz kendimize engel olamıyorduk.
"Evet, nerede kalmıştık?" dedi Mehmet hoca ve derse devam etti.
Onur on dakikanın ardından zorlanmaya başlamıştı. Ağırlığını önce bir ayağına sonra diğer ayağına veriyordu. Arada ofluyor ve sessizce sövüyordu. Mehmet Hoca ise sadist olmalıydı ki Onur'un bu halinden haz duyuyordu.
Sınıf kapısı tıklatılmış ve açılınca müdür Hasan Hoca yanında bir öğrenciyle içeri girmişti. Hep beraber ayağa kalkmıştık.
"Yok artık." dedi Kamer ve arkaya dönüp bana baktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
agape
General Fiction''Kaybedecek hiçbir şeyiniz yok, aksine çok şey kazanacaksınız. Size ülkede en çok konuşulan ve merak edilen yazar olmayı teklif ediyorum. Bu fırsat kaç lise öğrencisinin eline geçer ki?''