14

61 12 33
                                    

Allah aşkına bir iki vote atın da sevinsin bu gariban :(

10/D sınıfında geçirdiğim yarım saatin ardından tekrar kantine dönmüştüm. Her şey bıraktığım gibi sayılırdı. Ek olarak masada duran bardaklar, burada çay içildiğine işaret ediyordu. Bu sevimli çift adayı çay mı içmişti?

"Bir haber var mı?" dedim eski yerime otururken.

Burkay masaya bıraktığı başını kaldırdı ve nıçladı. "Hiçbir haber yok. Sanki inadıma aramıyorlar. Ben arayınca da açmıyorlar." dedi sinirlerine hakim olmaya çalışarak.

Ben de işkillenmiştim. Aklıma iki ihtimal geliyordu. Ya haber vermeyi unutacak kadar ciddiydi durum ya da önemsenmeyecek kadar basit. Hangisi olursa olsun aramalılardı sonuçta Burkay'ın kendini suçladığını biliyorlardı.

Sınıf arkadaşımız Alya, kantine gelmiş ve yanımızda durmuştu. "Nil," dediğinde üçümüz de ona bakmıştık. "Kamerler geldiler. Şey, yani Ali İhsan Hoca'nın arabasını gördüm, az önce bahçeye park etti. Haber vermek istedim."

Burkay sandalyesini iterek ayağa kalktığında ben ve Tutku da kalktık.

"Burkay, buraya gelecekler zaten. Sakin olur musun?" dedi Tutku.

"Olamam, olamam!" diye itiraz etti Burkay. "Sabahtan beri bekliyorum daha fazla bekleyemem. Ne olduğunu öğrenmeliyim."

"Burkay," dedim gözlerinin içine bakarak. "sinirleniyorum artık. Otur yerine." daha sonra Alya'ya döndüm. Her zamanki sevecen tavrıyla duruyordu. "Haber verdiğin için teşekkür ederim, Alya." dedim.

Alya gülümsedi. "Rica ederim." dedikten sonra sınıfa çıkmak için merdivenlere yöneldi.

Hani her sınıfta bir olgun kız vardır ya, bizim sınıfta o kız Alya'ydı. Herkes ona saygı duyardı. Davranışlarıyla herkese örnek biriydi. Derslerinde başarılıydı. Standart güzellikte bir kızdı. Kumral tenli, elaya kaçan açık kahverengi gözlü, kıskanılacak uzun kirpikleri olan, orta boylu, hanım hanımcık, alımlı bir kızdı.

Onu birkaç kez Kamer'e kaçamak bakışlar atarken yakalamıştım ve Kamer'den hoşlandığını düşünmüştüm. Ama Alya bu düşüncemi doğrulayacak hiçbir davranışta ve yakınlıkta bulunmamıştı. Ben de onu yanlış anladığımı anlamıştım. Sonuçta Kamer hoş çocuktu. Komikti, sempatikti, yakışıklıydı... Alya'nın veya diğer kızların ona bakması normaldi. Her bakan hoşlanacaksa işimiz vardı vallahi.

Onur ve Kamer görüş alanımıza girdiklerinde Burkay'a döndüm.

"Bak, geliyorlar işte. Hadi otur." dedim.

İkisinin de yüzü asıktı. Sedat'a bir şey mi olmuştu? Masaya yerleşip soluklandılar.

"Eee?" dedi Burkay sabırsızlanarak. "Anlatsanıza oğlum. Ne olmuş? Ciddi bir şey var mıymış? Konuşun lan, çatlatmayın adamı!"

Onur bir nefes verdi. "Burkay, Sedat peynir olmuş kanka." dedi Onur.

Burkay'ın gözleri korkuyla açılırken bir Onur'a bir Kamer'e baktı. "N-ne demek peynir olmuş? Nasıl yani? Düzgün anlat!" dedi ve tekrar Kamer'e baktı. "Kamer? Ne diyor bu?"

"Doktor pek iyi şeyler söylemedi. Midesi hasar görmüş olabilirmiş, sürekli kan kusuyordu." dedi Kamer.

"Okula da uzun bir süre gelemeyecekmiş." dedi Onur.

Burkay her cümlede biraz daha sararıyor, kendinden geçiyordu.

"Ne demek okula gelemeyecek? S-sınava girecek bu çocuk." dedi Burkay korkuyla.

agapeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin