Maskeler takıldıysa, kolonyalar saçıldıysa üstüne üstlük ikram ettiğimiz kahveler de alındıysa sizi bölümle baş başa bırakıyorum, mesafeli öpücükler gönderiyorum!!!!
Multi, Doğu Hasoğlu ღ
Eve girdiğimde oturma odasının kapısından başımı uzattım.
''Ben geldim.'' dedim.
Planımda odama kapanıp sinir krizleri geçirmek vardı lakin Canan ve Selçuk hazretleri buna müsaade etmemişlerdi.
''Nil?'' dedi babam. Onun seslenmesiyle ben de çizgi filmlerde parmak ucunda yürürken aniden duran ve bir ayağı havada kalan karakterler gibi kalakalmıştım koridorda. ''Gel buraya.''
Sesi tam olarak 'bağırmamak için uğraşıyorum, eğer gelmezsen seni haşlarım.' diyen bir dozdaydı. Derin bir nefes alıp verdim ve ağladığımı anlamamalarını umarak içeri girdim.
''Merhaba.'' dedim ve gözlerimi kaçırarak burnumu çektim. Ellerimi önümde birleştirmiş alabileceğim en masum pozisyonu almıştım.
''Neredesin sen?'' dedi babam ses tonu işte şimdi sertleşmişti. İşin ciddiyetini işte o an anlamıştım. Gerçekten sinirlenmişti.
''Bizimkilerle Onurlardaydım, baba.'' sesim cılız çıkmıştı. Hem çok korkuyordum, hem tir tir titriyordum hem de yüzlerine uzun süre bakamıyordum, kaçamak bakışlar atıyordum. Üstüne üstlük bunlar yetmiyormuş gibi ağlamam an meselesiydi.
''Ekrem amcan aradı.'' dedi ve gözlerini kapatıp bir nefes verdi. Sakinleşmeye çalışıyordu, beni kırmak istemiyordu. ''Parayı nereden buldun, Nil?'' dediğinde yüzüne bakma cesareti buldum. Aklından ne geçiyordu?
''Ne düşünüyorsun baba?'' dedim gözlerimi kısarak. ''Gerçekten, ne yaptığımı sanıyorsun merak ediyorum.'' dediğimde afalladı.
''Nil!'' diye gürledi ve ben de irkildim. ''Ağzından çıkan sözlere dikkat et!''
''K-kitap yazdım, onun kazancı.'' dedim tek seferde.
Yalan söylemekten şimdiden gına gelmişti. Haykırmak istiyordum. Gerçekleri öğrendiklerinde beni affetmeyeceklerdi, biliyordum.
''Ne kitabı?'' dedi babam.
''Şah diye bir kitap. İnternette yayımlıyordum önce. Çok okununca da bir yayınevi kitabı basmayı teklif etti. Ben de kabul ettim.'' dedim ve tekrar başımı eğdim. Göz yaşı dökmeye başlamıştım bile. Gerçi ben bu kadar dayanmayı beklemiyordum, yine iyi dayanmıştım ağlamamak için.
''Nil, sen daha 17 yaşındasın! Reşit değilsin! Böyle bir kararı tek başına alamazsın! Hangi yayınevi bu?! Düzgünce anlat şunu!'' dediğinde defalarca irkilmiş ve hıçkırarak ağlamaya başlamıştım.
Bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim. Bu kadar ağır tepkiler alacağımı da tahmin etmemiştim. Ben sadece şaşırırlar ve kabullenirler sanmıştım. Hani her şey benim korktuğum kadar kötü olmayacaktı? Daha kötüsü olmuştu işte. Doğu yalancının tekiydi.
''Selçuk,'' diyerek araya girdi annem. ''benim haberim vardı.'' afallamıştım. Annem böyle bir şeyi gerçekten söylemiş miydi?
Ağlamayı kestim ve başımı kaldırıp anneme baktım. Kararlılıkla bakıyordu babama.
''Nasıl yani?'' dedi babam.
''Yanıma geldi. Böyle böyle bir teklif geldi, dedi. Çok hevesliydi, ben de izin verdim. Ben de onunla gittim. Sana da söylemek istedik ama sınav senesi olduğu için izin vermemenden korktu. Sonra da Eylül'ün durumu girdi araya.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
agape
General Fiction''Kaybedecek hiçbir şeyiniz yok, aksine çok şey kazanacaksınız. Size ülkede en çok konuşulan ve merak edilen yazar olmayı teklif ediyorum. Bu fırsat kaç lise öğrencisinin eline geçer ki?''