1

439 26 45
                                    

Üç yıl öncesine dayanan ve bir türlü istediğim gibi yazıp bir ritim tutturamadığım ama kurgusuna aşık olduğum hikaye yeni ismiyle huzurlarınızdadır.

Bana yeniden başlamam için her daim güç ve destek veren @queenofpuskevit iyi ki varsın aşkım seni çok seviyorum :')

Yorumunu istediğimde veya akıl danıştığımda yardımını esirgemeyen @solanbethiperaleo aşkım iyi ki varsın seni çok seviyorum :*

Olur da bir gün burayı keşfederseniz, hoş geldiniz. Kahveler bizden!

Okumaya başladığınız tarihi buraya bırakabilirsiniz.

Uğraştığım tek şey fiziğin aptal torku, optiği; matematiğin garip ifadelerinin çarpanları, babasından büyük çıkan çocukların olduğu yaş problemleri; kimyanın hiçbir zaman anlamadığım molü ve bence hiç de organik olmayan organik kimyası; edebiyatın Cumhuriyet dönemi şairleri ve bizimkilerin muzurluklarıyken bir anda hiç anlam veremediğim bir olayın içine düşmüştüm. Nasıl mı?

İlk başta her şey normaldi. Sıradan bir okul çıkışıydı ve bizimkilerle eve yürüyorduk.

"Dört yıl oldu lan. Adam hala Berkay diyor bana. Bur-kay diyorum, Bur-kay! Anlamıyor herif." dedi Burkay. Ellerini kaldırıp sıkıyor ve sinirini gösteriyordu.

Müdür yardımcımız, Ali İhsan Hoca, dört yıldır onu Berkay diye çağırıyordu ve haliyle Burkay bundan şikayetçiydi.

"Sizinkiler de amma acımasızmış be oğlum," dedi Kamer ve Burkay'ın omzunu tuttu. "Soyadın zaten zor. Bir de zor bir ad koymuşlar."

Ek bilgi olsun diye söylüyordum; Burkay'ın soyadı Alpuğan'dı.

Onur kahkahasını serbest bıraktı.

"Bence de. Ali, Ahmet veya Fatih bunlar kolay adlar. Bunlardan biri olabilirdi." dediğinde Burkay durup gözlerini kıstı ve ikisine de avını izleyen akbaba bakışını attı.

"Burkay'ın neresi zor lan?!" diye gürlediğinde Kamer ile Burkay'ın arasına girdim ve Burkay'ın koluna girerek yürümeye başladım.

"Merak etme, dostum. Mezun olmadan önce o herife adını öğreteceğiz." dedim bir cinayet çözmeye ant içmiş dedektif edasıyla.

"Öğreteceğiz değil mi, Nil?" dedi Burkay yavru kedi gibi bakarken. Sesi de bir çocuktan farksız çıkmıştı.

"Tabi, oğlum." dedim.

Burkay parmak sallayarak diğerlerine döndü.

"Ulan yalansınız be. Tek gerçek Nil. Bittiniz artık, yoksunuz benim için."

Kamer ve Onur tekrar kahkaha attılar.

Yolun geri kalanında tabi ki atışmalar da olmuştu ama genel olarak önümüzdeki üniversite sınavını konuşmuştuk.

Dördümüz aynı sokakta oturuyorduk. Binalarımız karşılıklıydı. Benim evimin olduğu binayla, Kamer'in evinin olduğu bina yan yanaydı. Hatta odalarımız birbirini görüyordu. Burkay ve Onur ise aynı binada oturuyorlardı. Burkay ikinci katta, Onur harika terası olan üçüncü katta oturuyordu. Onların binası karşıdaydı aramızda bir cadde vardı.

"Yarın ne yapıyoruz?" dedi Onur.

"Ben öğlene kadar uyumayı planlıyorum." dedim.

"Benim de özel dersim var." dedi Kamer.

"Vay! Paraya kıymışsınız kardeşim!" dedi Burkay. Öcünü almazsa olur muydu?

"Sen de gel. Kapıdan dinlersin." dedi Kamer.

agapeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin