FİNAL 🦠

13K 1.1K 1K
                                    


Doğan güneş nedense içimize ümit yerine büyük bir boşluk hissi yaymıştı. Herkeste aldığı nefesten bile tat alamama seansı başlamışken yavaşça arabadan indiler.

Bera hızlı adımlarla benim tarafıma gelip yavaşça kollarına aldı. Halsiz başım omzuna düştüğünde ne yaptığını ve hangi mantıkla yaptığını kendi de bilmiyordu ama gözünün önünde ölmeme de razı olamamıştı. Bu yaptığı şeyin hiçbir açıklaması olmasa da o devam ediyordu.

"Balonunuz hazır binbaşım. Havalanmak için emrinizi bekliyoruz."

Toprak Bera'ya yaklaşıp akan gözyaşlarını durdurmadan "Örnek göndermiştik. Önce bir sonuçları alsaydık. Belki bir yolu olurdu hı? Bu şekilde..." diye devam ederken Sarp kolundan tuttu.

Bir hafta olmuştu ve hiçbir haber gelmemişti. Üstelik ben artık resmî olarak öldürülmesi gereken biri olmuştum. Bir şekilde geri dönmek ölümümü kabul etmek anlamına geliyordu.

"Üniversite yılları güzeldi dostum. Başarılı olacağım diye kendini erteleme ve sevgiye de vakit ayır."

Bera Toprak için son sözlerini söylerken yavaşça Sarp'a döndü.

"Seni yanlış anladığım için de çok üzgünüm dostum. Ben sadece," dedi bana bakarak. "Sevdiğini kimseyle paylaşmayacak kadar bencilleşmiş bir insanım o kadar."

Hem Sarp hem Toprak ağlayışlarını durduramazken Bera gülüyordu. Herkes bu gülüşün derinlerinde yatan hüznü görse de bir şey dilemiyorlardı. Biz balona doğru yürürken arkamızdan gelen ağlayış nidaları kulaklarımıza doluyordu.

Balona bindik ve her şey bitti.

Yavaşça havalanırken artık geriye dönmenin hiçbir yolu olmadığını biliyorduk. Bu ölüme koşarak gitmekten farksızdı.

Bera'nın kollarının arasında temiz havanın yüzüme çarpışını hissederken yavaşça gözlerimi açtım. Gökyüzü bize kucak açsa da yer yüzü hala bize tutunuyordu. Geri dönüş yolu için elinden geleni yaparken Bera yavaşça ayaklarımı yere indirip arkamdan sarıldı ve kendisine yaslayarak dik durmamı sağladı.

"Beni bırakamayacağını söylemiştim."

Fısıltısı kulağıma ulaştığında yerden git gide yükseliyorduk.

Onu duymuştum ve görüyordum da. Yerdeki Toprak ve Sarp ağlayarak bize bakarken "Ölüme bile birlikte gideceğiz," diye yeniden fısıldadı.

Gerçekten olabildiğine hüzünlüydü ve onu yalnız bırakmak istemedim. Boğazım çok acısa da kendimi zorlayarak cevap verdim.

"Yani bu bizim son günümüz mü?"

Hiç yadırgamadı. Belki de farkında olmadı konuştuğumun. Kim bilir belki de hayal gördüğünü düşünerek cevap verdi.

"Evet güzelim. Bu, Hilal ile Bera'nın son günü."

"Yani bir daha günbatımı izleyemeyecek miyiz?"

"Evet güzelim. Ölüler günbatımı izleyemez."

"Peki sen beni bu kadar çok mu seviyorsun?"

"Evet güzelim ben...dur bi dakika. Ne?"

Şaşkınlıkla bana baktığında gülerek ona bakıyordum.

"Daha hüzünçlü bir şeyler söylemen gerekiyor. Şu an dramatik bir andayız. Tekrar dene bakalım."
Daha çok güldüğümde "Ama bi dakika, sen kendinde misin yani?" diye sordu. İki eli hızla omuzlarımı kavradığında dengede durmakta zorlansam da gülmeye devam ediyordum.

SALGINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin