2.0

288 34 9
                                    

Derin bir nefes aldığımda Enes'in yanına gidip gitmemek arasında ikilemde kalmış ardından bunu düşünmekte bile hata yaptığımı fark ederek oturma odasına yanına oturmuştum.

O Ege denen, saplantılı platoniğim yüzünden moralim bozulmuştu ve onunda endişelendiğine emindim.

Yani bence çünkü bir şey belli etmiyor da.

İnatla yanına oturmam yetmezmiş gibi koluna girdiğimde mavi gözleri bana yandan soğuk bir bakış atmış utanmayı sonraya saklayarak küçük bir kız çocuğu gibi ona sırnaşmıştım.

"Enes, küs müyüz?" diyerek koluna çenemi yasladığımda sorumun saçmalığına içimden göz devirmiştim.

Biz neden küs olacaktık ki?

"Değiliz."

"Neden konuşmuyorsun peki?" Enes'i az çok tanıdınız, o zaten konuşmayı seven bir tip değildi ama onunla nasıl konu açıp konuşabilirim bilmiyordum, bu yüzden bildiğim soruları soruyordum.

"Gerek duymuyorum."

"Benim bilmediğim bir telepati gücün falan mı var? Biz nasıl anlaşacağız?"

Enes bana alayla bir saniyeliğine baktığında konuşmaya devam etmişti. "Biz zaten anlaşamıyoruz Mira." dediğinde dudaklarımı küçük bir çocuk gibi aşağı sarkıtmış "Ama ben bu ülkede bir tek seninle konuşabilirim, ateşkes ilan etsek olmaz mı?" diyerek mavi gözlerinin içine bakmaya başladığımda televizyonu izleyerek beni dumur eden cümlesini söylemişti.

"Ben yıllar önce sana kalbimi vererek beyaz bayrak çektim bebeğim, şimdi seni bekliyorum."

Pekala...

Sakin ol Mira.

Bayılma.

Çünkü büyük rezillik olur.

Aslında bayılsam, o heyecandan olduğunu anlamaz. Sonuçta kanserim, hastayım, korona var.

Her şey olabilir.

Ay bayılsam mı?

Feriha, neredesin?

"Şey, neyse. Ben burada uyusam olur mu?" diyerek konuyu değiştirmeye çalıştığımda sarıldığım kolunu kendine çekmiş, beni reddettiğini düşünürken kolunu kaldırarak göğsünde yer açmıştı.

"Uyu."

Bir kolumu arkadan beline sarmış, bir elimi de göğsünün üzerine koyarak yanağımı göğsüne yasladığımda derin bir nefes almıştım.

Buranın bana cenneti yaşattığına yemin edebilir ama ona bunu itiraf edemezdim.

Derince iç çektiğimde aklıma gelen şey kapalı gözlerimin dolmasına neden olmuştu.

Kanserdim...

Ve hayatımı verebileceğim saçlarımın hatta sadece saçlarımın değil, kaşlarımın, kirpiklerimin dökülme ihtimali kaçınılmazdı...

Enes'in beni öyle görmesini istemezdim.

Sadece Enes'in değil, babamın ve annemin de beni öyle görmesini istemezdim.

Babam ve anneme güçsüz bir nevi gözükebilirdim, onların üzülmemesi için her şekilde gülümseyebilirdim ama Enes'e bunu yapamazdım.

Onun sadece benim güçlü, sağlıklı, dinç halimi görmesini istiyordum.

Bir an cenneti yaşadığım yer bana dar gelmiş, vücudum gerilirken bir damla gözyaşı gözümden süzülmüştü.

Hıçkırarak ağlamak istiyordum.

Ama ağlayamazdım...

Enes'in saçlarımın arasında hissettiğim parmakları bana iyi gelmek yerine beni güçsüz düşürürken ağlamamak için onu daha sıkı sarmıştım.

Bir an için özgüvenli halim tuzla buz olmuştu.

"Ne için ağlıyorsun?"

Tepki vermediğimde Enes konuşmaya başlamıştı. "Mira, beni duyuyor musun yoksa uykunda mı ağlıyorsun?" diyerek parmaklarını çeneme yerleştirdiğinde derin bir nefes alarak "Uyumuyorum ama konuşmak istemiyorum." diyerek onu cevapladığımda gözlerimden bir süre daha yaşlar süzülmüş ardından bu yaşlar bir süre sonra başımı ağrıttığında ağlamanın verdiği yorgunluk ile mantıklı düşünemeyen zihnimi uykuya teslim etmeden önce Enes'in dudaklarını saçlarımın arasında hissetmiştim.

"Onlar gidecek..." diyerek bilinçsizce ona sızlandığımda duraksadığını hissetmiştim. Büyük bir ihtimalle uykulu sesimden yükselen cümleyi anlamaya çalışmıştı.

Enes"Gitsinler."

"Gitmesinler..." diyerek ağlamaklı bir ses çıkardığımda Enes beni daha sıkı sarmıştı.

"Şşş." diyerek yanağımı okşamaya başladığında konuşmuştu. "Nefesini hissetmek için her şeyimi feda edebilirim bebeğim, saçların gitse ne olur? İyileştiğinde tekrar çıkar."

Tişörtünü sıktığımda elim yumruk olmuştu. "Saçlarımı çok seviyorum, seni kaybetmek istemiyorum." dediğimde bir süre sessiz kalmıştı.

Enes"Beni neden kaybedeceksin?"

Bilmiyorum... O hallerimi görme istiyorum.

"Güçsüz olacağım..."

Enes"Destek alman için buradayım."

"O hallerimi görme..."

"Neden?"

Omuz silktiğimde uykuya dalmak istememiştim, bilincim yarı açıkken içimden geldiği gibi onunla konuşabiliyordum ve bu durumun bitmesini istemiyordum.

Sorusunu es mi geçmiştim yoksa unutmuş muydum emin değilim ama yüzümü göğsünden boynuna çıkardığımda derin bir nefes almıştım.

"Burayı çok seviyorum."

Enes"Bende burada uyumanı çok seviyorum." diyerek şakağımı öptüğünde kulağıma fısıldamıştı.

"Bundan sonra saçlarını sevmeyeceğim, öpmeyeceğim, oynamayacağım."

"Hı? N-neden?" diyerek konuştuğumda konuşmaya başlamıştı.

"Çünkü saçlarını çok seviyorsun, bende çok seviyorum ama eğer olur da ileride saçların dökülürse saçlarını zaten sevmediğimi söyleyerek her türlü güzel olduğunu sana kanıtlayacağım. O zamana kadar saçlarınla oynamayacağım ki saçlarının o kadar önemli olduğunu sanma."

Neye güldüğümü bilmeden kıkırdadığımda ses çıkarmayarak uykunun kollarına hapsolmuştum...

GERİ DÖNDÜM BUNDAN SONRA DÜZENLİ BÖLÜM ATMAK İSTİYORUM İNŞALLAH ATARIM AMİN UYKUM OLDUĞU İÇİN UZATAMADIM SEVİYORUM SİZLERİ ❤️😘

Anonim Kadar Başına! Yarı Texting Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin