Noluyor ya?

1.3K 41 45
                                    

(Medya Barın)

Yorgunum, donuyorum. Hava eksi dereceler de ama kar yok, yağsa da tatil olsa bare. Kendimi eve zar zor atmıştım zaten. Otobüs akşam saatleri olduğu için baya kalabalıktı, az kalsın eziliyordum ayol. Neyse ki sağ sahlim evdeydik. Apartmanın önüne gelir gelmez artık nerdeyse koşmaya başlamıştım. Asansör tuşuna bile donan ellerimle zar zor basarken hemen yukarı doğru çıkmaya başlamıştım. Evin kapısına gelince çantamı sırtımdan indirip büyük bir gayretle anahtarımı aramaya başladım.

Normalde ön gözde olması gereken anahtar çantanın hiç bir yerinde olmaması beni yeterince korkutmuştu. Annem evde değildi, babam işteydi Bulut ise okuldan çıkarken arkadaşlarıyla kafeye gideceğini telefonunun şarjı bittiğini söylemişti. Anahtarı okulda unutma ihtimalim sıfırdı çok emindim çünkü hiç çıkarmamıştım çantamdan. Peki neredeydi bu anahtar?

Allahım kalmıştım bu soğukta dışarlarda, ölücektim. Ama daha çok gençtim...

En iyisi kankilerimden en yakın olana gitmek. Evet evet bencede. Adımlarımı asansöre doğru adımlarken biraz daha kalın giyinmediğime lanet ettim. Asansörden iner inmez kapıya doğru koştum. Dışarda da koşucaktım belli ki. Dışarı çıkar çıkmaz anahtarıma lanet ettim bu sefer. Tam o sırada arkamdan birisinin öksürdüğünü duydum.

Arkamı döner dönmez Arazla karşılaşmayı tabi ki beklemiyordum. Tanıştırayım Araz Yıldırım. Kendisi 11. Sınıf ve piskopat takıntılı bir arkadaş. Bu sene yani 10. Sınıfın başlarında pekte iyi olmayan şekilde tanıştık kendisiyle. Kim olduğunu bilmeden kafasına yumurta geçirerek, hayır yani ben Batuhan sandım onu napim? Ondan sonra da peşimi bırakmadı, taktı bana aq. Babasının okul müdürü olduğunu söylemeden geçemiyeceğim, ayrıca arkadaş bir sene okulunu dondurmuş aslında 12 olması lazım işte ama...

-Niye burdasın?

Bana bakmıyordu duvara yaşlanmış yere odaklanmıştı, elini yavaşça yukarı kaldırdı ve avucunda ki ayıcıklı anahtarlığımı parmağına takılı bir şekilde serbest bıraktı. Havada sallanan anahtarlığıma odaklanmışken şaşırmıştım açıkçası, onu nerden bulmuştu ki?

-Ne işi var sende?

Yavaşça kafasını kaldırıp bana baktı.

Araz:Daha nazik ol küçük hanım.

Sinirle ona doğru ilerledim tam önünde durdum. Alayla sırıtıp bana yani biraz daha aşağı baktı. Hayır benim suçum mu biraz kısa olmak? Elimi ona uzatıp konuştum,

-Ver anahtarımı!

Hiç bir şey demeyip gülmekle yetindi ki bu benim iyice sinirime dokunmuştu.

-Bana bak bu soğukta seninle uğraşamam, ver şunu!

Araz:Rica etmeyi öğrenemedin mi sen?

-Benim olan bir şey için niye rica ediyim ki?

Elimi anahtarıma doğru uzatınca daha çok yukarı kaldırdı. Ona ulaşmak için büyük gayretler verirken bir anda yana çekilince oluşan boşlukla hafif yan bir şekilde minik popomun üstüne düşü vermiştim. Popişim!

Araz:Yarın okulda görüşürüz.

Diyince ona doğru baktım. Anahtarımı çalılıklara rastgele atmıştı.

-Ya sen naptığını sanıyorsun?

Dedim kalkmaya çalışırken.

Araz:Çöpe attığın defterin yerine say.

-Geri zekalı! Proje ödevimin üstüne kahve döktün! Pardon "yanlışlıkla" olmuştu değil mi?

Araz:Çok konuşuyorsun!

Bela Mısınız Lan Siz?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin