Seni bulacağım 🐣

475 27 44
                                    

Ahmet hocanın da gözü bana dönünce utanıp onların yanına gitme gereği duymuştum. Onların yanına varınca hafifçe Araz'ın yanına geçip Ahmet hocaya döndüm.

- Hocam nasılsınız?

Müdür: İyiyim Mine kızım sen? Nasıl gidiyor tatil, bir sorun var mı?

- Yok hocam. Çok teşekkür ederiz her şey mükemmel.

Müdür: İyi. Sence hala öyle mi?

Diyerek Araz'a bakıp daha sonra bana bakıp göz kırptı. Kermes olurken ki konuşmamızdan bahsediyordu. Bende onun gülüşüne utangaç bir şekilde karşılık verdim.

Araz: Benim bilmediğimiz bir şey mi var?

Babasından gözünü alıp bana baktı. Bir kaşı sorgular gibi havaya kalkmış ona da gülüp geri Ahmet hocaya döndüm.

- Yok hocam, her şey daha farklı.

Müdür: Ben biliyordum zaten.

Dedi. Ona gülerek kafamı olumlu anlamda salladım. Gerçekten akıl almaz gibi bir olaydı. Kermes günü yüzünü görmek istemeyen ben şuan yüzünü görmediğim de atak geçirecek kadar endişeleniyordum. Bir an... Bir an ona "Seni seviyorum" diye haykırmak istedim. Ama gerçeğe geri döndüm. Ki etrafımızda bir sürü insan varken özellikle de Ahmet hoca tam karşımdayken pek götüm yemezdi açıkçası. Araz elini omzuma atarak, Ahmet hocaya göre arkadaşça, bana göre beni heyecanlandıran bir yaklaşımda bulundu.

Bizi restoranta doğru yönlendirirken sevimli bir şekilde Ahmet hocaya el sallayıp onunla vedalaştım. O ise babasına başını sallamak ile yetinmişti. Fark ettirmeden Araz'a birazcık daha sokuldum böylece ıhlamur kokusunu buram buram almış oldum. Ama bu onu fark etmiş olacak ki beni kendisine daha çok çekip hoşlancışmasına başımdan ve yanağımdan bir kere öptü.

- Bir sürü kız var, öpme burda. Nasibin kapanır. Bekar kalırsın valla.

Araz: Sorun yok. Kapansın, ne sana ne bana kimse bakmasın!

- Babana neden hoca diyorsun?

Araz: Hocam olduğu için?

- Ben olsam net baba derdim. Biraz havam olsun dimi?

Araz bana güldükten sonra yürümeye devam ettik. İçeri geçince eline bir tabak aldı ben de elimi tabakları uzattığımda asla acıtmayacak bir şekilde vurdu ve bir tane daha tabak aldı. Ona gülerken aynı zamanda sorarcasına baktım.

Araz: Doyurucağım seni bugün.

- Ya ben zaten doyuyorum. Ne kadar yiyebilirsem o kadar alıyorum.

Araz: Kuş kadar yiyorsun, Mine! Nasıl doyuyorsun kızım?!

- Doyuyorum işte, Allah Allah!

Araz: Sus. Bugün o mide ziyafet çekecek.

Güldüm ve onunla birlikte ilerlemeye başladım. Gördüğü her şeyden hem "Sever misin?" diye sorup hem de bol bol koyuyordu. Gülmemek için kendimi tutarken onu engellemeye, bu kadar yiyemeceğimi anlatmaya çalışıyordum ama beni takmayıp tabağı doldurmaya devam ediyordu. Sonunda işini bitirmiş olmalı ki tabağa bir bakış atıp beni çekiştirerek bir masaya yerleşti. Nerdeyse hiç salata veya sebzeli bir şey koymamışken benim obez olmamı sağlayabilecek bir tabak hazırlamıştı.

- Araz... Çok fazla bu!

Araz: Hıhı aynen.

İtiraz bile edemeden ağzıma soslu et tıkamasıyla mecbur susmak zorundadır kaldım. Beni kendi elleri ile yedirmesine mi, ağzıma tıkadığı kocaman lokmaya mı şaşırsam diye düşünürken gene ağzıma tıkılan bir kaşık patates püresi daha sonra ekmek parçası ile ona sinirli bakışlarımı atmaya başladım. Yine bana uzattığı çatalı daha ağzımdakileri bitirmediğim için elimle engellemeye çalıştım. Elime gene vurduğunda güldüm ne kadar ağzımda ki yemekler yüzünden zor olsada... Elinde ki pilav ve üstünde tavuk parçaları olan çatalı zorla, yani bildiğin ZORLA (!) ağzıma soktu, onu da yemeye başladım. Artık boğulma raddesine geldiğim için lokmamı bitirmemi beklerken kendisi de bir şeyler yemeye başladı. Ona kötü bakışlarımı atarken aynı zamanda çiğneme işlemini çok ve çokça yapıyordum.

Bela Mısınız Lan Siz?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin